İçinde ha olan 4 harfli 46 kelime var. İçerisinde HA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ha olan kelimeler listesine ya da Sonu ha ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A H Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

AH, HA

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

HALA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Babanın kız kardeşi, bibi

HATA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Yanlış
    • "O kitap hatalarla dolu. Böyle bir hüküm vermek hatadır."
    • "Bu soruya evet cevabını vermekle bir hataya düşmüş sayılmayız." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. İstemeyerek ve bilmeyerek yapılan yanlış, kusur, yanılma, yanılgı
    • "Ağzını topla, dedim ama hatamı anladım." (Burhan Felek)
  3. Suç, günah, kusur

HALT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir şeyi başka bir şeyle karıştırma
    • "Biz erkekler de öyle haltlar ederiz ki kadınlar ne yapsalar haklıdırlar." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Şu kendisine üç saniye gibi gelen bir saat on beş dakika zarfında ne halt karıştırmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "On beş yaşında bu haltları yerse yirmi yaşına geldiği zaman ne yapacak?" (Reşat Nuri Güntekin)
  2. Uygunsuz söz söyleme, uygunsuz iş yapma
  3. Uygun olmayan, beğenilmeyen şey
    • "Zehri şurupla, daha bilmem ne haltla karıştırıp yudum yudum içmek, pis şey, iğrenç şey." (Reşat Nuri Güntekin)

HAMİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. Koruyucu
  2. [isim] Kayırıcı

PAHA

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Değer, fiyat, eder
    • "Başında ağır ve paha biçilmez emsalsiz ve füsunlu bir taç gibi duruyordu." (Ömer Seyfettin)
    • "Alınıp satılan eşyalar gibi ona paha biçmek akılsızlık olurdu." (Samiha Ayverdi)
    • "Treni kaçırmak pahasına onu bekledim."

HAYA

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Er bezi

HANE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Ev, konut
  2. Ev halkı
    • "Oğlan iyiydi; becerikli, yumuşak huyluydu ama hanesi kalabalıktı." (Necati Cumalı)
  3. Bir bütünü oluşturan bölümlerden her biri, bölük, göz
    • "Dama tahtasında altmış dört hane vardır."
  4. Basamak
  5. Klasik Türk müziğinde, peşrev vb. saz parçalarının bölümlerinden her biri
  6. Birleşik kelimelerde "bina, yapı, yer, makam" anlamlarıyla ikinci kelime olarak yer alan bir söz
    • "Balıkhane, yazıhane."

HARÇ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Harcanan para, masraf
  2. Resmî işlerde devlet veznesine ödenen para
    • "Tapu harcı. Mahkeme harcı."
  3. Yükseköğrenim öğrencilerinin ödemek zorunda olduğu katkı payı
  4. Yapıda tuğla veya taşların örgüsünü sağlamlaştırmak, duvarları sıvamak için kullanılan, toprak, saman, kum, kireç, çimento vb. şeyleri su ile kararak yapılan karışım
    • "Sıvanmış, boyanmış bir binanın tuğlaları arasındaki harcı göremeyiz." (Orhan Veli Kanık)
  5. Bir yemeğin yapılmasında kullanılan ve tat veren maddelerin bütünü
    • "Bu yemeğin harcı pek iyi değil."
  6. Giysiler dikilirken kullanılan tamamlayıcı veya süsleyici şeyler
  7. Bahçıvanlıkta değişik nitelikteki toprak vb. maddelerin karıştırılmasıyla hazırlanmış toprak

HARF

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Dildeki bir sesi gösteren ve alfabeyi oluşturan işaretlerden her biri
    • "Türk alfabesinde yirmi dokuz harf vardır."

YUHA

  1. [ünlem] Yuh

HARP

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Savaş
    • "Birinci Dünya Harbi'nde de başıma gelmeyen kalmadı." (Refik Halit Karay)

HAKİ
...
İNHA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Resmî bir göreve atama veya bir üst aşama için yazılan yazı
    • "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, yürütme organının teklif, inha, atama veya onamasına bağlı resmî ve özel herhangi bir işle görevlendirilemez." (Anayasa)

VAHA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Çöllerde çoğu kez yüze çıkan yer altı sularının yarattığı tarım veya yerleşme bölgesi

SAHA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Alan
    • "Futbol sahasının kenarında düşmanlarını seyrediyordu." (Sait Faik Abasıyanık)

HARE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Bazı nesne, canlı, göz vb.nde dalgalanır gibi görünen parlak çizgiler, meneviş, dalgır
    • "Uskumrunun hareleri daha sık, gözleri küçük oysa kolyozun hem hareleri daha taraklı hem gözleri daha patlak." (Oktay Rifat)
  2. Üzerinde dalgalı çizgiler bulunan kumaş
  3. Çok sert taş, mermer

HAŞA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [ünlem] Bir durum veya davranışın kesinlikle kabul edilmediğini anlatan bir söz
    • "Siz böyle söylemişsiniz. Haşa! ben öyle söylemedim."
    • "Haşa huzurdan, o hayvan gibi davrandı."
  2. Dine aykırı görülen bir ihtimalden söz edilirken kullanılan bir söz

HAVA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Hava yuvarını oluşturan, bütün canlıların solunumuna yarayan, renksiz, kokusuz, akışkan gaz karışımı
    • "Biraz hava almak için niye Hürriyet tepesine kadar bir gezinti yapmasınlar?" (Aka Gündüz)
    • "Hava birden bozmuş, daha doğrusu poyraza çevirmişti." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Hekimleri Seniha'ya biraz yer ve hava değiştirmeyi, biraz kırlarda ve denizlerde gezip eğlenmeyi tavsiye ettiler." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Hava iyice kararmış, caddenin bütün elektrikleri yanmıştı." (Peyami Safa)
  2. Meteoroloji ile ilgili olayların bütünü
    • "Hava biraz bozukçaydı, dışarıda serin bir yağmur çiseliyordu." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Yine de bir öğretmenin iyi niyetinin, ilgisinin böyle havada kalışından acı duydu." (Adalet Ağaoğlu)
  3. Canlılar üzerindeki etkisine göre hava yuvarının durumu
    • "Havanın üşütecek kadar serinlemiş olmasına göre sabah yakın." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Hava alalım diye beni bir akşam bir yazlık bahçeye götürdüler." (Burhan Felek)
  4. Gökyüzü
    • "Havada bir tek bulut yok."
  5. Çevreyi kuşatan boşluk
    • "Tozlar havada uçuşuyordu."
  6. Esinti
    • "Bugün hava olursa yelkenli kalkacak."
  7. Müzik parçalarında tür
    • "Kâğıthane havası tutturur, bahriye çiftetellisi çalardık." (Sait Faik Abasıyanık)
  8. Müzik aletlerinden çıkan ses perdesi
  9. [sıfat] Sonuçsuz, anlamsız, boş (durum, davranış, söz)
    • "Bu sözlerin sonu hava."
  10. Görünüş, davranış, söz vb. için bir kimsenin durumunu belirten özellik
    • "Buna rağmen öyle kibar ve asil havası vardır ki bu damga bile onu çirkinleştiremez, inadına daha bir uçarı, daha bir sevimli yapar." (Haldun Taner)
  11. Tarz, üslup
    • "Namık Kemal'e, Tevfik Fikret'e başarılı nazireler yazmıştır. Onların diliyle, onların sesiyle, onların havasıyla..." (Yusuf Ziya Ortaç)
  12. Durum, ortam, çevre, muhit, atmosfer, ambiyans
    • "Bugünlük, bu masal havası içinde onunla beraber yaşamalıyız." (Sait Faik Abasıyanık)
  13. Çekicilik, albeni, alım, cazibe
    • "Kadın güzel değil ama havası var."
  14. Keyif, âlem
    • "Onu kendi havasına bıraksak çalışmaz."

HANİ

  1. [zarf] "Nerede, ne oldu, nerede kaldı" anlamlarında kullanılan bir soru sözü
    • "Çoban kaval çaldı sordu bülbüle / Sürülerim hani, ovam nerede?" (Ziya Gökalp)
    • "Garson, hani ya kahve nerede ? Bir saattir bekliyorum." (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "Arkasından, hanidir gizlediği ağır bir suçu itiraf edermiş gibi fısıltıyla ekledi." (Atilla İlhan)
  2. Karşıdakinin daha önceden bildiği bir şey kendisine hatırlatılmak istenildiğinde kullanılan bir söz
    • "Nevin geçen sene kolunda bir ağrı duymuştu hani." (Sait Faik Abasıyanık)
  3. Verilen sözü hatırlatan sözün başına getirildiğinde sitem anlatan bir söz
    • "Hani uykun vardı?" (Orhan Kemal)
  4. Bazen "bari" anlamında kullanılan bir söz
    • "Hani, benim kim olduğumu bilmese."
  5. "Doğrusunu söylemek gerekirse, kaldı ki, üstelik" anlamlarında kullanılan bir söz
    • "Benim sormam hani yarenlik olsun, anlarsınız ya!" (Memduh Şevket Esendal)

ÇUHA

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Tüysüz, ince, sık dokunmuş yün kumaş
    • "Yüzü al çuha gibi kızarmıştı." (Reşat Nuri Güntekin)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü