İçinde göz olan 7 harfli 21 kelime var. İçerisinde GÖZ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında göz olan kelimeler listesine ya da Sonu göz ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

G Z Ö Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

3 Harfli Kelimeler

GÖZ

2 Harfli Kelimeler

ÖZ

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

KARAGÖZ

  1. [isim] İzmaritgillerden, 25-30 cm uzunluğunda, enli, boz renkli, beyaz etli bir balık (Sargus sargus)

GÖZÜKME

  1. [isim] Gözükmek işi
    • "Biraz daha tırmanınca ileride, çam ormanı gözükmeye başladı." (Sait Faik Abasıyanık)

GÖZETME

  1. [isim] Gözetmek işi
    • "Yeryüzünde bir başına değilsiniz, başkalarının zevkini, hatırını da gözetmeniz gerekir." (Nurullah ataç)

GÖZÜNDE

  1. (o kimseye) göre
    • "İşkembe ayıklamaktan, bulaşık yıkamaktan göz açamıyordum." (Orhan Kemal)
    • "Daha ileride denizin yüzünü birdenbire allak bullak eden akıntıya benzer bir çırpıntı oluyor, bu çırpıntı göz açıp kapayıncaya kadar kesiliyor." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Göz alabildiğine uzanan yeşil tepelerin, ruha ferahlık veren bir munis enginliği vardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Kocakarı yöntemlerine inanmayı göz ardı ettiğini söyleyemezdim." (Ayşe Kulin)

AYNAGÖZ
...
SARIGÖZ

  1. [isim] İzmaritgillerden, rengi altın sarısı olan, Atlantik Okyanusu'nda ve Akdeniz'de yaşayan bir balık (Sargus salvieri)

AÇIKGÖZ

  1. [sıfat] Uyanık davranarak çıkar sağlayan, imkânlardan kurnazca yararlanmasını bilen, cingöz, uyanık, kurnaz (kimse)
    • "O aralık açıkgözün biri de ayağımdan çıkan potini almış, savuşmuş." (Memduh Şevket Esendal)

GÖZETİM

  1. [isim] Gözetme işi, nezaret
    • "Din ve ahlak eğitimi devlet gözetim ve denetimi altında yapılır." (Anayasa)
  2. Himaye
  3. Gözaltı

GÖZALTI

  1. [isim] Birinin, güvenlik kuvvetleri tarafından belli bir yerde belli bir süre alıkonulması, gözetim, nezaret

GÖZÜKÜŞ
...
GÖZEMEK

  1. [-i] Kumaştaki deliği örerek kapatmak
  2. Dikilen bitkilerin seyrek yerlerini sıklaştırmak

GÖZETİŞ

  1. [isim] Gözetme işi veya biçimi

GÖZLEME

  1. [isim] Gözlemek işi, tarassut
  2. Özel araçlarla inceleme

PARAGÖZ

  1. [sıfat] Parayı çok seven, paraya çok düşkün, para canlısı (kimse)
    • "Bundan dolayı bu paragöz adamın sırf körpeliğinden dolayı aldığı ufak tefek kızcağızı herkes görmek istiyordu." (Halide Edip Adıvar)

GÖZLEĞİ

  1. [isim] Gözetleme yeri
  2. Dağların yüksek yerlerinde nişan almak için ağaç veya taştan yapılan belli yer

AÇGÖZLÜ

  1. [sıfat] Mala, yiyeceğe ve içeceğe doymak bilmeyen, açgöz, gözü aç, doymaz, tamahkâr, haris, hırslı, cam göz, tokgözlü karşıtı
    • "Bir sürü dedikodudan çekindim, eksik olmasın muhtar pek açgözlü değilmiş." (Aka Gündüz)

GÖZDAĞI

  1. [isim] Sonradan verilecek bir ceza ile korkutma, yıldırma, tehdit
    • "Ona korku ve gözdağı aracı ile birtakım emirler verilir, yasaklar konur." (Haldun Taner)
    • "Sarhoş ağabeyi, parası pulu ile gözdağı vermeye kalktı onlara." (Necati Cumalı)

GÖZENEK

  1. [isim] Delikli bir nesnenin deliklerinden her biri
  2. Pencere
  3. Bir işlemede, örgüde, ipliklerin kesilmesi, ayrı tutulması yoluyla oluşturulan boşluk, ajur
  4. Canlı dokularda dış deri üzerindeki küçük, basit açıklık, mesame
  5. Bitkilerde solunum ve fotosentez için gerekli oksijen ve karbondioksit alışverişine, suyun buhar olarak dışarı atılmasına yarayan, yaprakların alt yüzeyinde çok sayıda bulunan, hücreler arasındaki küçük deliklerden her biri, mesame
  6. Bir malzemenin içinde irili ufaklı boşlukların bulunması durumu, süngerimsi görünüş

GÖZYAŞI

  1. [isim] Gözyaşı bezlerinin salgıladığı, bazı etkilerle akan duru sıvı damlacıklarından her biri, yaş (II)
    • "Her kadının gözyaşını dindireceğine kaniydi." (Peyami Safa)

TEPEGÖZ

  1. [isim] Derslerde, konferanslarda asetat üzerine yazılan yazıyı veya grafiği kuvvetli bir ışık kaynağı aracılığıyla perdeye yansıtan optik araç
  2. [sıfat] Dar alınlı, gözleri saçlarının bittiği yere çok yakın görünen (kimse)
  3. [sıfat] Dikkatsizce, sağa sola çarparak yürüyen (kimse)
  4. Medine kurdunun ara konakçısı, tepegözlerin örnek türü olan küçük kabuklu (Cyclops strenuus)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü