İçinde gi olan 6 harfli 45 kelime var. İçerisinde Gİ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında gi olan kelimeler listesine ya da Sonu gi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KEVGİR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Uzun saplı, yayvan, derin kaplardan yiyecekleri süzerek almaya yarayan delikli kepçe
-
Haşlanmış yiyeceklerin sıvılarını veya bazı sıvıları süzmek için kullanılan, delikli, genellikle yuvarlak biçimli mutfak kabı, süzgeç
-
[isim]
Uzun saplı, yayvan, derin kaplardan yiyecekleri süzerek almaya yarayan delikli kepçe
- BEZGİN
-
-
[sıfat]
Yaşama veya iş görme isteğini yitirmiş
- "Mecalsiz, bezgin bir hâlde yatağa girdi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Yaşama veya iş görme isteğini yitirmiş
- TASGİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Küçültme, ufak duruma getirme
-
[isim]
Küçültme, ufak duruma getirme
- FRENGİ
-
-
[isim]
Genellikle cinsel birleşmelerle bulaşan, tedavi edilmediğinde inme, körlük, delilik vb. sonuçlara kadar varan, döle de geçerek vücutça ve akılca sakat bir soyun yetişmesine yol açan hastalık, yenirce, sifilis
-
[isim]
Genellikle cinsel birleşmelerle bulaşan, tedavi edilmediğinde inme, körlük, delilik vb. sonuçlara kadar varan, döle de geçerek vücutça ve akılca sakat bir soyun yetişmesine yol açan hastalık, yenirce, sifilis
- MANGİZ
-
-
[isim]
Para
-
[isim]
Para
- SİLGİÇ
-
-
[isim]
Silmeye yarayan alet, silecek
-
[isim]
Silmeye yarayan alet, silecek
- EDİLGİ
-
-
[isim]
Dışarıdan gelip bir şeyde belli bir değişiklik yapan iş veya bu işin sonucu, infial
-
[isim]
Dışarıdan gelip bir şeyde belli bir değişiklik yapan iş veya bu işin sonucu, infial
- GİTMEK
-
-
[-e]
Bir yere doğru yönelmek
- "Bu parayı verelim gitsin. İmzanı atıver gitsin."
- "Çolak Mehmet adında birini kapının arkasında ölmüş buldular ancak sayılan bir adam değildi, gömdüler gitti." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-den]
Bir yerden veya bir işten ayrılmak
-
Çıkmak, ulaşmak
- "Bu yol nereye gider?"
-
Belli bir amaçla bir yere devam etmek veya bir işle uğraşmak
- "Her gün çalışmaya gidiyor."
-
[nsz]
Sürmek, devam etmek
- "Ama böyle giderse Allah hemen sonunu hayırlara tebdil etsin." (Memduh Şevket Esendal)
-
Yakışmak, yaraşmak
- "Bu renk ona gitmedi."
-
Tüketilmek, harcanmak
- "Eline geçen paranın çoğu da İstanbul'da çoluğa çocuğa gidiyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
[nsz]
Götürülmek, gönderilmek
- "Haber daha yeni gitti."
-
Yeter olmak, yetmek, yetişmek
- "İki ton kömür üç ay gider."
-
[nsz]
Yürümek, yol almak
- "Bu at iyi gider."
-
[nsz]
Dayanmak
- "Bu giysi iki yıl gider."
-
[nsz]
Geçmek
- "Yaz gitti, kış geldi."
-
[nsz]
Herhangi bir durumda olmak
- "Yolculuk iyi gidiyor. Bakalım bu iş nasıl gidecek?"
-
[nsz]
Yok olmak, elden çıkmak
- "Gemiler ve saray hepsi gitti." (Falih Rıfkı Atay)
-
[nsz]
Ölmek
- "Ben giderim adım kalır / Dostlar beni hatırlasın." (Âşık Veysel)
-
Başvurmak, yapmak
- "Mahkemeye gitmek."
-
[nsz]
Bir şey zarar görmüş olmak
- "Duvarın boyası gitmiş."
-
[nsz]
Makine, işlemek, çalışmak
- "Bu saat iyi gidiyor."
-
[-den]
Satılmak
- "Altın kaçtan gidiyor?" (Sait Faik Abasıyanık)
-
Yapmak
- "Para ayarlamasına gitmek."
-
Bir duruma, bir sonuca ulaşmak, varmak
- "Bu işin sonu nereye gider."
-
[yardımcı fiil]
Değerlendirmek, saymak, karşılamak
- "Bu iş hoşuma gitmedi, tuhafıma gitti."
-
[-e]
Bir yere doğru yönelmek
- DEĞGİN
-
-
[sıfat]
İlişkin, üstüne ait, dair, müteallik
-
[sıfat]
İlişkin, üstüne ait, dair, müteallik
- BİLGİÇ
-
-
[isim]
Bilgili kimse
- "Bazı bilgiç hekimler dillerinin makarasını çözerler, tıptan anlamayan hastalarına tıbbi ıstılahlar kullanarak dert anlatırlar." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Bilgisiz olmasına rağmen bilgili görünmek isteyen, bilgili geçinen kimse
-
[isim]
Bilgili kimse
- GİBİSİ
-
-
[sıfat]
Benzeri
- "Ahmet gibisi yok."
- "Öyle gibime geliyor ki bu işin içinden kolay çıkamayacağız."
- "Bu teklifi doğru bulmamış gibisine getirdi."
-
[sıfat]
Benzeri
- DİNGİL
-
-
[isim]
Tekerleklerin merkezinden geçen ve taşıtın altına enlemesine yerleştirilmiş mil, eksen, aks
- "Öyleleri görülür ki arabanın dingilleri üzerine oturtulmuş büyük kafesler sanırsınız." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Aptal, salak
-
[sıfat]
Kaba saba
-
[isim]
Tekerleklerin merkezinden geçen ve taşıtın altına enlemesine yerleştirilmiş mil, eksen, aks
- GERGİN
-
-
[sıfat]
Gerilmiş durumda olan
- "Gergin tel. Gergin kiriş."
-
Buruşuğu, kırışığı olmayan (cilt)
- "Siyah jarse elbisesi içinde, hâlâ diri, gergin vücuduyla güzel ve ihtişamlıydı." (Peyami Safa)
-
Bozulacak duruma gelmiş olan (ilişki)
- "Arkadaşımın kocasıyla arası gergin."
-
Huzursuz, sinirli
-
[sıfat]
Gerilmiş durumda olan
- GEZGİN
-
-
Gezmek, tanımak, görmek, dinlenmek amacıyla geziye çıkan (kimse), gezici, gezmen, seyyah
-
Gezmek, tanımak, görmek, dinlenmek amacıyla geziye çıkan (kimse), gezici, gezmen, seyyah
- BEYGİR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
At
-
Sadece yük taşımakta veya araba çekmekte kullanılan at
-
Atlama beygiri
-
[isim]
At
- GELGİT
-
-
[isim]
Boşuna gidip gelme
- "Bu gelgitten bıktım artık iş bir türlü yürümüyor."
-
Ay ve güneşin yer yuvarlağı üzerindeki çekim güçleri sebebiyle deniz yüzünde, özellikle ana denizlerde su düzeyinin alçalması, kabarması olayı, medcezir
-
[isim]
Boşuna gidip gelme
- SERGİN
-
-
[sıfat]
Serilmiş olan
-
Yatan (hasta)
-
[sıfat]
Serilmiş olan
- GİRMEK
-
-
[-e]
Dışarıdan içeriye geçmek
- "İçeri girdiklerinde birinci film çoktan başlamıştı." (Haldun Taner)
-
Sığmak
- "Elim bu eldivene girmiyor."
- "Onun yanımızdaki eve girip çıktığını görürdük."
-
Katılmak, iltihak etmek
- "Bugün edebiyat imtihanına girdim." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Almak, fethetmek
- "Ordularımız İstanbul'a girdiler." (Memduh Şevket Esendal)
-
İncelemek, ayrıntılara inmek
-
Girişmek, başlamak
- "Kaçırdım gene ipin ucunu, bir türlü konuya giremiyorum." (Nurullah ataç)
-
Bulaşmak
- "Koyunlara kelebek hastalığı girdi."
-
[nsz]
Zaman anlamlı kavramlar için gelmek
- "İlkbahar girdi."
-
[nsz]
Ağrı, sancı başlamak, saplanmak
-
Yeni bir duruma geçmek, dönüşmek
- "Göğün morlaşan kenarı eriyor, menekşe rengine giriyordu." (Ömer Seyfettin)
-
İyice anlamak, iyice bilmek
-
Kavgaya tutuşmak
-
Başlamak
-
Erişmek, ulaşmak
- "Yirmisine girdi."
-
Bir şeyin yapımında, birleşiminde yer almak
-
Yazılmak, başlamak
- "Okula girdi."
-
Yemek yemek
-
[-e]
Dışarıdan içeriye geçmek
- BELGİT
-
-
[isim]
Senet
-
Bir önermeyi tanıtlamak için gösterilen ve daha önce doğru diye kabul edilen başka önerme, hüccet, burhan
-
[isim]
Senet
- ÜZENGİ
-
-
[isim]
Eyerin iki yanında asılı bulunan ve hayvana binildiğinde ayakların basılmasına yarayan, altı düz demir halka
- "İyi süvarilik gururuyla ayaklarını üzengiden çıkarmış, dizginleri bırakmış." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Eyerin iki yanında asılı bulunan ve hayvana binildiğinde ayakların basılmasına yarayan, altı düz demir halka