İçinde fe olan 4 harfli 22 kelime var. İçerisinde FE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında fe olan kelimeler listesine ya da Sonu fe ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

FERT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Birey
    • "Mustafa Kemal bir fert değil, bir timsaldir." (Yahya Kemal Beyatlı)

FELÇ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İnme
    • "Babam kendisine felç geldiği zaman beni affetti ve çağırttı." (Peyami Safa)
    • "Yağmur yüzünden trafik felce uğradı."
    • "Sigara içmeyiz, nikotinin yarın bize yapabileceği fenalıkları düşünmek elimizi felce uğratır." (Peyami Safa)

FECİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Acıklı, çok acıklı, yürekler acısı, trajik
    • "İkimiz de feci bir akıbete doğru yuvarlanıyoruz." (Aka Gündüz)

FEKE
...
KÜFE

Kelime Kökeni : Rumca

  1. [isim] Genellikle söğüt veya başka ağaç dallarından örülen, yük taşımaya yarayan, kaba ve dayanıklı sepet
    • "Bir şey yapamazsan sırtına bir küfe al ... hamallık et!" (Burhan Felek)
  2. [sıfat] Bu sepetin alabildiği miktarda olan
    • "Çardağın önünde o gün dizmeleri gereken sekiz küfe tütün duruyordu." (Necati Cumalı)
  3. Kaba et, kıç

AFET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Çeşitli doğa olaylarının sebep olduğu yıkım
    • "O yıl su baskınları bir afet gibiydi."
  2. Kıran
  3. [sıfat] Çok kötü
    • "Şöhret gibi servetin de afet olduğunu yeni anlıyordum." (Reşat Nuri Güntekin)
  4. Güzelliği ile insanı şaşkına çeviren, aklını başından alan kadın
    • "Gül yüzlü bir afetti ki her busesi lale." (Yahya Kemal Beyatlı)
  5. Hastalıkların dokularda yaptığı bozukluk

EFES
...
FEVT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Elden çıkma, yitme
  2. Ölme

FENA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] İyi nitelikte olmayan, kötü
    • "Rüşvet aslında fena şeydir fakat daha fenası rüşvet ayıplığını kaybetmişliktir." (Burhan Felek)
    • "Bütün bu hatıraların yerini bir tek duygu, fena bir duygu, fenayım, fena oluyorum duygusu kapladı." (Peyami Safa)
  2. Üzücü
    • "Bu savaş yılları o kadar fena ve ağır felaketler öğretmişti ki..." (Halide Edip Adıvar)
    • "Bu koku beni fena etti."
  3. İstenilen ve gereken nitelikte olmayan (kimse)
    • "Fena bir öğrenci."
  4. Hoşa gitmeyen, rahatsız edici
    • "Fena günler yaşadığına inanmak için bin şahit lazım." (Refik Halit Karay)
  5. Davranışları toplumun ahlak anlayışına uymayan
    • "Siz fena adamsınız, odanıza geldiğime bin kere pişman oldum." (Peyami Safa)
  6. [zarf] Çok
    • "Tenis oynarken bileğim burkuldu, berbat, fena acıyor." (Peyami Safa)

KAFE

  1. [isim] İçecek ve hafif yiyeceklerin satıldığı, bazılarında kapı önlerinde oturacak yerlerin bulunduğu ayaküstü yiyecek yerleri

FEDA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir amaç uğrunda bir değer veya varlıktan vazgeçme, uğruna verme
    • "Yurt uğruna canım feda."
    • "Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?"
    • "Her şeyi feda ederek onun peşine takılmış." (Hüseyin Cahit Yalçın)
    • "Böyle harmancı çingeneler, sana düzinelerle feda olsun!" (Osman Cemal Kaygılı)

FERİ
...
FEZA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Uzay

CİFE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Leş
  2. [sıfat] İğrenç
    • "Sonunda öldü, bu cife dünyadan kurtuldu." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)

TEFE

  1. [isim] Dokuma tezgâhında tarağı tutan ağaç veya metal parça

FENT

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Düzen, hile

KEFE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Terazi gözlerinden her biri

FEVK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Üst
    • "Yüz kartalın kanadından daha kuvvetli kanatlarla bulutların fevkine çıktık." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Yukarı

FERÇ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Dişi canlılarda üreme organının dış bölümü, vulva

BÜFE

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Evlerde içine yemek takımlarının konduğu dolap
  2. Toplantılarda yiyecek ve içeceklerin konulduğu masa
    • "Kadınlar büfeye gidip bir şey yemek için bile kımıldamıyorlardı." (Falih Rıfkı Atay)
  3. Yiyecek, içecek, gazete, dergi vb.nin satıldığı küçük dükkân
    • "Ben köşedeki büfeden size sandviç getirebilirim." (Peyami Safa)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü