İçinde eş olan 5 harfli 63 kelime var. İçerisinde EŞ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında eş olan kelimeler listesine ya da Sonu eş ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E Ş Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
EŞ, ŞE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- MEŞBU
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Dolmuş, dolu
-
Doymuş
-
[sıfat]
Dolmuş, dolu
- EŞMEK
-
-
[-i]
Toprağı veya toprak gibi yumuşak bir şeyi biraz kazmak
- "Bereket versin ateş koydu demin komşu kadın. / Üşüyorsan eşiver mangalı, eş, eş de ısın." (Mehmet Akif Ersoy)
-
Araştırmak, incelemek
-
[-i]
Toprağı veya toprak gibi yumuşak bir şeyi biraz kazmak
- EŞSİZ
-
-
[sıfat]
Eşi benzeri olmayan veya eşi benzeri görülmemiş olan
- "Güzelliğine hayran olduğum bu eşsiz şehre karşı, onun bir insanı olmak borcumu bir derece yerine getirip sevinmiştim." (Haldun Taner)
-
Eş bulamamış, eşinden ayrılmış veya yanında eşi olmayan
-
[sıfat]
Eşi benzeri olmayan veya eşi benzeri görülmemiş olan
- KELEŞ
-
-
[sıfat]
Yiğit, cesur, bahadır
-
Çok yakışıklı, çok güzel
-
Vücut yapısı gösterişsiz
-
Çirkin, kötü
-
Kel
- "Kayseri çarşısının tavanını, kubbesini kökünden kazıtmış ... O canım mimariyi bir keleşe döndürmüş." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
[sıfat]
Yiğit, cesur, bahadır
- GÜNEŞ
-
-
[isim]
Işık ve ısı veren büyük gök cismi
- "Akşam iyice yaklaşmış, güneş batmaya yüz tutmuştu." (Osman Cemal Kaygılı)
- "Ömrübillah güneşi üzerine doğdurmamış olmakla övünüyor." (Haldun Taner)
-
Bu gök cisminin yaydığı ışık ve ısı
- "Güneş girmeyen eve doktor girer."
-
[isim]
Işık ve ısı veren büyük gök cismi
- MEŞİN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
İşlenmiş koyun derisi
-
[sıfat]
Bu deriden yapılmış olan
- "Yağız atlar kişnedi / Meşin kırbaç şakladı / Bir dakika araba yerinde durakladı." (Faruk Nafiz Çamlıbel)
-
[isim]
İşlenmiş koyun derisi
- KEŞAP
- ...
- MELEŞ
-
-
[isim]
İki kuzulu koyun
-
[isim]
İki kuzulu koyun
- ÜNDEŞ
-
-
[isim]
Benzer sesle biten söz veya cümle
-
[isim]
Benzer sesle biten söz veya cümle
- BEŞLİ
-
-
[sıfat]
Beş parçadan oluşan, kendinde herhangi bir şeyden beş tane bulunan
-
[isim]
İskambil, domino vb. oyunlarda üzerinde beş işareti bulunan kâğıt veya pul
-
[isim]
Divan edebiyatında beş dizeli bölümlerden oluşmuş manzume, muhammes
-
[isim]
Halk edebiyatında üçlemeli bir bende, konu ile ilgili aynı ölçüde bir çift dizenin bağlanmasıyla oluşan manzume
-
[isim]
Beş ses veya beş müzik aracı için yazılan müzik eseri, kentet
-
[isim]
Beş müzisyenin çaldığı caz orkestrası
-
[sıfat]
Beş parçadan oluşan, kendinde herhangi bir şeyden beş tane bulunan
- BEŞİZ
-
-
[sıfat]
Beşi bir arada doğan (çocuk)
-
[sıfat]
Beşi bir arada doğan (çocuk)
- HABEŞ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Derisinin rengi çok koyu esmer olan (kimse)
-
[sıfat]
Derisinin rengi çok koyu esmer olan (kimse)
- TEŞNE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Susamış
- "Güngörmüş varlıklı bir ailenin kültüre teşne zeki bir kızıdır." (Haldun Taner)
- "Şiirde şan ve şerefe teşne olan şairlerimizden biri ismini Nedim'in kasidesinde görseydi başı dönerdi." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Çok istekli
- "Ne kadar da teşne imiş askerliğe..." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Susamış
- BEŞER
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İnsanoğlu, insan
-
[isim]
İnsanoğlu, insan
- BEŞON
-
-
[isim]
Beş ve on cm ölçülerinde biçilmiş kereste
-
[isim]
Beş ve on cm ölçülerinde biçilmiş kereste
- BEŞİK
-
-
[isim]
Bebekleri yatırmaya ve sallayarak uyutmaya yarayan, tahta veya demirden yapılmış sallanır bir çeşit küçük karyola
- "Ayaklarının ucuna basarak beşiğin yanına geldi." (Halide Edip Adıvar)
-
Ambalajlanacak malın biçimine uygun olarak alta konulan parça veya parçaların tümü
-
Bir şeyin doğup geliştiği yer
- "Sırbistan'ın beşiği ve kaynağı burasıdır." (Falih Rıfkı Atay)
-
Yüzüstü yatışta, geriye bükülü ayak bileklerini ellerle kavrayarak karın üzerinde baş ve ayak yönünde sallanma
-
[isim]
Bebekleri yatırmaya ve sallayarak uyutmaya yarayan, tahta veya demirden yapılmış sallanır bir çeşit küçük karyola
- DÜŞEŞ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Oyunda, atılan zarlardan ikisinin de altı benekli olan yanlarının üste gelmesi
- "Terlikçi İhsan, üst üste iki düşeş atmakla marsı sağlamış gibiydi." (Haldun Taner)
-
Umulmayan iyi bir rastlama
- "Sizin buraya uğramanız bir düşeş oldu."
-
[isim]
Oyunda, atılan zarlardan ikisinin de altı benekli olan yanlarının üste gelmesi
- PEŞLİ
-
-
Peş (II) eklenerek genişletilmiş (giysi)
- "Hacı Kalfa, bugün arkasına dört peşli bir eski zaman entarisi giymiş..." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Peş (II) eklenerek genişletilmiş (giysi)
- BELEŞ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Karşılıksız, emeksiz, parasız elde edilen
-
[sıfat]
Karşılıksız, emeksiz, parasız elde edilen
- MEŞUM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Uğursuz
- "İlk çocuğunu doğuran genç bir kadına meşum şeyler söylememeliydim, sustum." (Aka Gündüz)
-
[sıfat]
Uğursuz