İçinde et olan 4 harfli 33 kelime var. İçerisinde ET bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında et olan kelimeler listesine ya da Sonu et ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
ET, TE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- EMET
- ...
- ETER
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Oksijenli asitlerin alkollerle birleşmesinden oluşan sıvılar
-
Hekimlikte kullanılan, çok uçucu, renksiz ve kendine özgü kokusu olan bir sıvı, lokman ruhu
-
Bir tür organik yağ çözücü
-
[isim]
Oksijenli asitlerin alkollerle birleşmesinden oluşan sıvılar
- ETÜV
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yiyecekleri, nesneleri yüksek ısıyla sterilize ve dezenfekte etmekte kullanılan kapalı araç
- "Bize etüvden çıkmış esvaplarının içinde kaşınan bir sürü adam gösterdiği vakit..." (Falih Rıfkı Atay)
-
Türlü eşyaları kurutmakta veya temizlemekte kullanılan araç
-
Mikropların üretilmesinde uygun sıcaklığı sağlayan kapalı araç
-
[isim]
Yiyecekleri, nesneleri yüksek ısıyla sterilize ve dezenfekte etmekte kullanılan kapalı araç
- EVET
-
-
[edat]
"Öyledir" anlamında doğrulama veya tasdik kelimesi, olur, oldu, peki, tamam, ya, beli, ha, he
- "Evet, bu bahsin en canlı noktası buradadır." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Konuşma arasında cümlenin olumlu anlamını pekiştirmek için kullanılan bir söz
- "Gidip kendisiyle konuştum evet sonra da..."
-
[edat]
"Öyledir" anlamında doğrulama veya tasdik kelimesi, olur, oldu, peki, tamam, ya, beli, ha, he
- YETİ
-
-
[isim]
İnsanda bulunan, bir şey yapabilme yeteneği, meleke
- "Aklımız fikrimiz hep insanda, yetilerimizi var gücümüzle çoğaltıp onun rahatlığına çalışıyoruz." (Azra Erhat)
-
Bellek, usa vurma, algılama veya imgeleme gibi insanın doğuştan gelen zihin güçlerinden herhangi biri, meleke
-
[isim]
İnsanda bulunan, bir şey yapabilme yeteneği, meleke
- ADET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sayı
-
Tane
- "Toplananların adedi dokuz on bini geçince bir silah patlatılacaktı." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Sayı
- BETA
-
Kelime Kökeni : Yunanca
-
[isim]
Yunan alfabesinin ikinci harfi
-
[isim]
Yunan alfabesinin ikinci harfi
- ETİK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Töre bilimi
-
Bir meslek grubunun uymak zorunda olduğu davranışlar bütünü
-
Etik bilimi
-
[sıfat]
Ahlaki, ahlakla ilgili
-
[isim]
Töre bilimi
- ETOL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Genellikle kürkten, gösterişli kumaşlardan veya yün örgüden yapılmış uzun omuz atkısı
-
[isim]
Genellikle kürkten, gösterişli kumaşlardan veya yün örgüden yapılmış uzun omuz atkısı
- ÇETE
-
Kelime Kökeni : Bulgarca
-
[isim]
Yasa dışı işler yapmak veya etrafındakileri korkutmak amacıyla bir araya gelmiş topluluk
-
Ordu birliklerinden olmayan silahlı küçük birlik
- "Bir korsan çetesi kuracak, adadan adaya geçerek..." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Yasa dışı işler yapmak veya etrafındakileri korkutmak amacıyla bir araya gelmiş topluluk
- VETO
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir yetkinin, bir yasanın, bir kararın yürürlüğe girmesine karşı çıkma hakkı
- "Cumhurbaşkanına veto hakkı ve başkumandanlık salahiyeti verilmesi hususunda..." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Bir yetkinin, bir yasanın, bir kararın yürürlüğe girmesine karşı çıkma hakkı
- META
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Mal, ticaret malı
-
Sermaye
- "Batıdan aldığımız öteberi arasında en kıymetli meta kendi memleketimizi karış karış dolaşma arzusu olmalıdır." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
[isim]
Mal, ticaret malı
- LİET
-
Kelime Kökeni : Almanca
-
[isim]
Şarkı
-
[isim]
Şarkı
- ALET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir el işini veya mekanik bir işi gerçekleştirmek için özel olarak yapılmış nesne
- "Sen kalktın, onu şakaya, latifeye, alaya alet etmek istedin." (Ömer Seyfettin)
- "Mustafa Kemal'de tek olmayan şey, 'alet olmak' zaafı idi." (Falih Rıfkı Atay)
-
Bir sanatı yapmaya, uygulamaya yarayan özel araç, aygıt
- "Hafif sesli bütün aletleri susturup davulu sabaha kadar vurdurmak istiyorum." (Falih Rıfkı Atay)
-
Bir makineyi oluşturan ve işlemesine yardım eden parçalardan her biri
-
Hoş görülmeyen bir işe yardımcı veya aracı olmayı kabul eden kimse, maşa
- "Birtakım teşebbüslerini gerçekleştirmesi yolunda onu bir alet gibi kullanıyor." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Bir el işini veya mekanik bir işi gerçekleştirmek için özel olarak yapılmış nesne
- BETİ
-
-
[isim]
Resim ve heykel sanatlarında varlıkların biçimi
-
[isim]
Resim ve heykel sanatlarında varlıkların biçimi
- AYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kur'an surelerini oluşturan kısımlardan her biri
- "Unutmadığı ayetlerle namaz kılıyor, dua ediyordu." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Kur'an surelerini oluşturan kısımlardan her biri
- ETKİ
-
-
[isim]
Bir kimse veya nesnenin başka bir kişi veya şey üzerindeki gücü, tesir
- "Bu etki, genç kuşak konservatuvar mezunlarında yerini daha doğal bir Türkçeye bırakıyor." (Haldun Taner)
-
Bir etken veya bir sebebin sonucu
- "Tokadın etkisi kötü oldu."
-
Bir kimse üzerinde bırakılan izlenim
- "Sustu, istediği etkiyi tam olarak yapmak için olmalıydı bu." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Bir kimse veya nesnenin başka bir kişi veya şey üzerindeki gücü, tesir
- GETR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bacağın alt bölümünü ve ayakkabının üstünü örten kumaş veya köseleden yapılmış bir tür tozluk
- "Belinde manevra kayışı, ayaklarında getrler, mahmuzlar, yanında da kasatura." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Bacağın alt bölümünü ve ayakkabının üstünü örten kumaş veya köseleden yapılmış bir tür tozluk
- ÖLET
-
-
[isim]
Öldürücü hastalık salgını, kıran
-
[isim]
Öldürücü hastalık salgını, kıran
- EBET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sonu olmayan gelecek zaman, sonsuzluk
- "İşte bu, ezelden bilinmemiş, ebede kadar bilinmeyecektir." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Sonu olmayan gelecek zaman, sonsuzluk