İçinde ek olan 5 harfli 207 kelime var. İçerisinde EK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ek olan kelimeler listesine ya da Sonu ek ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E K Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
EK, KE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- EFEKT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Radyo ve televizyon yayınlarında, tiyatro oyunlarında veya film seslendirmelerinde, hareketleri izlemesi gereken seslerin doğal kaynakların dışında, optik, mekanik, kimyasal yöntemlerle gerçekleştirilmesi
-
[isim]
Radyo ve televizyon yayınlarında, tiyatro oyunlarında veya film seslendirmelerinde, hareketleri izlemesi gereken seslerin doğal kaynakların dışında, optik, mekanik, kimyasal yöntemlerle gerçekleştirilmesi
- EKOLU
- ...
- TEKME
-
-
[isim]
Ayakla vuruş
- "Zeynep Kadın, bir süre tekmeler, yumruklar altında bunalıp kalıyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Kafama bir tekme vurdular, bir şeyler söylenerek bırakıp gittiler." (Memduh Şevket Esendal)
-
Hayvanın art ayağıyla vurması, çifte
- "Bu sefer de heriften bir tekme yersen bir daha belini doğrultamazsın." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Ayakla vuruş
- DİREK
-
-
[isim]
Ağaçtan veya demirden yapılan uzun ve kalın destek
- "Kayıkçı yelkeni açmak için ilkin direği yerine oturtmalıdır." (Salâh Birsel)
-
Sütun
-
[isim]
Ağaçtan veya demirden yapılan uzun ve kalın destek
- EKOSE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
Çeşitli renk ve büyüklükteki karelerden oluşan (desen veya kumaş)
- "Kendi tüyleri ile hiç asorti olmayan ekose bir yelek giymiş." (Haldun Taner)
-
Çeşitli renk ve büyüklükteki karelerden oluşan (desen veya kumaş)
- EKSİK
-
-
[sıfat]
Bir bölümü olmayan, noksan, natamam
- "Bu kitap eksik, baş tarafı yok."
- "Sağ gözünden, güneş vurdukça sağa sola yansıyan tek gözlüğünü eksik etmezdi." (Atilla İlhan)
- "Köyde Nevin'i sevenler de eksik değildi." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Bir ufak sac mangal, kış yaz önünden eksik olmaz." (Memduh Şevket Esendal)
-
Mükemmel olmayan, kusurlu, muallel, sakat
- "Bu sözü ağzından eksik etmez."
-
Az
- "Arada can sıkıntısından doğma kavgalar da hiç eksik değil..." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
İhtiyaç duyulan şey
- "Aklı sıra bu eksiğini biraz olsun doldurmaya çalışıyor." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Bir bölümü olmayan, noksan, natamam
- İŞLEK
-
-
[sıfat]
Çok işleyen, canlı, hareketli
-
Özenmeden, çabuk yazıldığı hâlde okunaklı ve güzel olan (yazı)
- "İşlek, açık bir yazı. Bir kadın elinden çıkma." (Tarık Dursun K)
-
[sıfat]
Çok işleyen, canlı, hareketli
- ŞEKEL
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
İsrail para birimi
-
[isim]
İsrail para birimi
- BELEK
-
-
[isim]
Kundak, çocuk bezi
- "Çocuk olsam beleklere belensem." (Âşık Veysel)
-
Beşiğe konulan yatak
-
[isim]
Kundak, çocuk bezi
- EKSİZ
-
-
[sıfat]
Eki olmayan
-
[sıfat]
Eki olmayan
- ÖZBEK
- ...
- EKSER
-
-
[isim]
Büyük çivi, enser
-
[isim]
Büyük çivi, enser
- NEKRE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Beklenmedik hoş ve şaşırtıcı sözler söyleyen, güldürücü hikâye anlatan (kimse), nükteci
- "Nekre ve zarif, iyi bir hatipti." (Falih Rıfkı Atay)
-
[sıfat]
Beklenmedik hoş ve şaşırtıcı sözler söyleyen, güldürücü hikâye anlatan (kimse), nükteci
- ELÇEK
-
-
[isim]
Gelinin elinin içine kına yakılmasından sonra giydiği, kumaştan yapılmış bir tür eldiven
-
[isim]
Gelinin elinin içine kına yakılmasından sonra giydiği, kumaştan yapılmış bir tür eldiven
- YEKTA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Tek, eşsiz
-
[sıfat]
Tek, eşsiz
- SİYEK
-
-
[isim]
Sidik torbasından başlayarak dışarıya kadar uzanan sidik yolunun son bölümü
-
[isim]
Sidik torbasından başlayarak dışarıya kadar uzanan sidik yolunun son bölümü
- DÖNEK
-
-
İnanç ve düşüncesini değiştiren, sözüne güvenilmeyen, caygın, kaypak (kimse), kahpe
-
İnanç ve düşüncesini değiştiren, sözüne güvenilmeyen, caygın, kaypak (kimse), kahpe
- SEKSİ
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[sıfat]
Cinsel çekiciliği olan
-
[sıfat]
Cinsel çekiciliği olan
- ERDEK
- ...
- VEKİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Birinin, işini görmesi için kendi yerine bıraktığı veya yetki verdiği kimse
-
Milletvekili
-
Bakan
- "Hanın avlusundan sokağa vekil ve sefir otomobillerine taş çıkartacak bir lüks otomobil yürüdü." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Birinin, işini görmesi için kendi yerine bıraktığı veya yetki verdiği kimse