İçinde e olan 6 harfli 2440 kelime var. İçerisinde E harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında e harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu e harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÇEKPAS
- ...
- HİKMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bilgelik
-
Neden, gizli neden
- "Ben artık korkmuyorum her şeyde bir hikmet var / Gecenin sonu seher, kışın sonunda bahar." (Zeki Ömer Defne)
-
Tanrı'nın insanlarca anlaşılamayan amacı
-
Özlü söz, vecize
- "Biz bize benzeriz sözü ile millî hikmetlerimizin en doğrusunu söylemişiz." (Falih Rıfkı Atay)
-
Fizik
-
Felsefe
-
[isim]
Bilgelik
- JORJET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bürümcük görünüşlü, çok bükümlü, genellikle pamuk iplikleri ile dokunmuş bir kumaş
-
[sıfat]
Bu kumaştan yapılmış olan
- "Jorjet etek."
-
[isim]
Bürümcük görünüşlü, çok bükümlü, genellikle pamuk iplikleri ile dokunmuş bir kumaş
- KERMEN
-
-
[isim]
Kale
-
[isim]
Kale
- KESMİK
-
-
[isim]
Kesilmiş sütün koyu bölümü
-
Başakla karışık iri saman
-
Taş gibi olmuş toprak parçası
-
[isim]
Kesilmiş sütün koyu bölümü
- LENGER
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Yayvan ve kenarları geniş, büyük bakır kap
- "Tenha köyün sokaklarında lengerler içinde balık götüren ateş bacaklı çocuklara baktım." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Bir lengerin alabileceği miktarda olan
- "Beykoz çayırında iddiaya girip bütün bir kuzuyla bir lenger iç pilavını gövdeye rüyamızda mı indirmiştik." (Atilla İlhan)
-
Gemi demiri
-
[isim]
Yayvan ve kenarları geniş, büyük bakır kap
- MALİYE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kamu ile ilgili işlerin yürütülmesi için gerekli gelirleri ve harcanan paraları düzenleyen kuralların bütünü
- "Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı maliye politikasının sosyal amacıdır." (Anayasa)
-
Konusu bu kuralları incelemek olan bilim dalı
-
Devlet gelir ve giderlerini yöneten kuruluş
- "Maliyede çalışıyor."
-
[isim]
Kamu ile ilgili işlerin yürütülmesi için gerekli gelirleri ve harcanan paraları düzenleyen kuralların bütünü
- SERKEŞ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Kafa tutan, başkaldıran
- "Ün salmış nice serkeş efeleri kendime bent etmiş, nice açları doyurmuş, nice çıplakları giydirmiş..." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Kafa tutan, başkaldıran
- ŞLEMPE
-
Kelime Kökeni : Almanca
-
[isim]
Tanelerin, melasın fermantasyonuyla veya damıtma yoluyla alkolün alınmasından sonra geriye kalan çok sulu hâldeki lapa
-
[isim]
Tanelerin, melasın fermantasyonuyla veya damıtma yoluyla alkolün alınmasından sonra geriye kalan çok sulu hâldeki lapa
- ÜZÜLME
-
-
[isim]
Üzüntü duyma, teessür
-
[isim]
Üzüntü duyma, teessür
- ANOFEL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Sıtma mikrobunu aşılayan bir tür sivrisinek (Anopheles maculipennis)
- "Fakat anlaşılıyordu ki mikroplu anofel sineğinden, benden olduğu gibi kaçamamıştı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Sıtma mikrobunu aşılayan bir tür sivrisinek (Anopheles maculipennis)
- BAZİÇE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Oyun
- "Bu baziçede yanacak olanların sade kendisi olmayacağını anlatıyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Oyun
- ECZACI
-
-
[isim]
Eczacılık fakültelerinden mezun olarak eczacılık mesleğini yapmaya hak kazanmış kimse
- "Eczacının söylediğinden anlıyorum, avuç avuç ağrı kesici alıyor." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Eczacılık fakültelerinden mezun olarak eczacılık mesleğini yapmaya hak kazanmış kimse
- FRENCİ
-
-
[isim]
Tren yolu dönemecinde yol boyundaki frenlere kumanda eden görevli
-
[isim]
Tren yolu dönemecinde yol boyundaki frenlere kumanda eden görevli
- KESMEK
-
-
[-i]
Bıçak, makas vb. bir araçla bir şeyi ikiye ayırmak, parçalamak, doğramak
- "İpi kesmek."
- "Zaman zaman iddiacılığını da bırakamazdı, bu böyledir diye kesip atardı." (Haldun Taner)
-
Dibinden ayırmak
- "Ağaçları kesmek. Dalları kesmek."
- "Mantıki söylenmiş, müdellel söylenmiş, her cihetten işi kesip atmıştı." (Memduh Şevket Esendal)
-
Düzgün parçalara ayırmak
- "Eti kesmek. Patatesi kesmek."
- "Nasıl sol elimle sağ elimi kesip biçeceğim?" (Reşat Nuri Güntekin)
-
Kesici bir araçla yaralamak
- "Nasıl sol elimle sağ elimi kesip biçeceğim?" (Reşat Nuri Güntekin)
-
[nsz]
Ucunu almak
- "Saç kesmek. Tırnak kesmek."
-
[nsz]
Hayvanın başını gövdesinden ayırmak, boğazlamak
- "Koyun kesmek. Tavuk kesmek."
-
Son vermek, gidermek
- "Bu ilaç baş ağrısını keser."
-
Ara vermek
- "Bu üç zavallı bizden rahatsız oldular ve derslerini keserek çekildiler." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bir şeyden yoksun bırakmak, vermemek
- "Yardımı kestiler. Ücreti ödemeyince telefonu kestiler."
-
Akımı durdurmak
- "Şimdi belediye ile anlaşamayan müteşebbis cereyanı kesmiş." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Belirtmek, kararlaştırmak
- "Gününü daha kesmedik."
-
[-den]
Verilecek şeyin bir bölümünü alıkoyup vermemek
- "Ücretinden beş lira kesmişler."
-
Para basmak
-
Azaltmak, güçleştirmek
- "Rüzgâr geminin yolunu kesiyor."
-
İskambil kâğıtlarında destenin üzerinden bir bölümünü kaldırıp öte yana koymak
-
Geçişi önlemek
- "Yolu kesmek."
-
[nsz]
Susmak
- "Kes artık yeter!"
-
Hasta organı ameliyatla almak
-
Bölmek, ayırmak
- "Bulvarı kesen küçük sokaklardan biri."
-
Yazıyı, filmi kısaltmak
-
[nsz]
Uydurmak, yalan söylemek
-
Rüzgâr, soğuk vb. çok etkili olmak
- "Rüzgâr yüzümü kesiyor."
-
Birini yermek, kötülemek
-
Karşı cinsten birisini sürekli olarak süzmek, dikkatli bir biçimde bakmak
-
Oyuncuyu takım kadrosuna almamak
-
[-i]
Bıçak, makas vb. bir araçla bir şeyi ikiye ayırmak, parçalamak, doğramak
- KORTEJ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir devlet büyüğünün yanında bulunan kimseler, maiyet
-
Alay (I)
-
[isim]
Bir devlet büyüğünün yanında bulunan kimseler, maiyet
- MESKUT
- ...
- ÖDENTİ
-
-
[isim]
Aidat
-
[isim]
Aidat
- SELÇUK
- ...
- TEKAÜT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Emekliye ayrılma
- "Son günlerde tekaüt olduğunu haber almıştım." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Emekli
- "Emeklilikten evvel aslan gibi olan bir adam, genç yaşında tekaüt edilirse sönüveriyor." (Burhan Felek)
-
[isim]
Emekliye ayrılma