İçinde e olan 6 harfli 2440 kelime var. İçerisinde E harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında e harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu e harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ÇEKPAS
...
HİKMET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bilgelik
  2. Neden, gizli neden
    • "Ben artık korkmuyorum her şeyde bir hikmet var / Gecenin sonu seher, kışın sonunda bahar." (Zeki Ömer Defne)
  3. Tanrı'nın insanlarca anlaşılamayan amacı
  4. Özlü söz, vecize
    • "Biz bize benzeriz sözü ile millî hikmetlerimizin en doğrusunu söylemişiz." (Falih Rıfkı Atay)
  5. Fizik
  6. Felsefe

JORJET

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Bürümcük görünüşlü, çok bükümlü, genellikle pamuk iplikleri ile dokunmuş bir kumaş
  2. [sıfat] Bu kumaştan yapılmış olan
    • "Jorjet etek."

KERMEN

  1. [isim] Kale

KESMİK

  1. [isim] Kesilmiş sütün koyu bölümü
  2. Başakla karışık iri saman
  3. Taş gibi olmuş toprak parçası

LENGER

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Yayvan ve kenarları geniş, büyük bakır kap
    • "Tenha köyün sokaklarında lengerler içinde balık götüren ateş bacaklı çocuklara baktım." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. [sıfat] Bir lengerin alabileceği miktarda olan
    • "Beykoz çayırında iddiaya girip bütün bir kuzuyla bir lenger iç pilavını gövdeye rüyamızda mı indirmiştik." (Atilla İlhan)
  3. Gemi demiri

MALİYE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kamu ile ilgili işlerin yürütülmesi için gerekli gelirleri ve harcanan paraları düzenleyen kuralların bütünü
    • "Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı maliye politikasının sosyal amacıdır." (Anayasa)
  2. Konusu bu kuralları incelemek olan bilim dalı
  3. Devlet gelir ve giderlerini yöneten kuruluş
    • "Maliyede çalışıyor."

SERKEŞ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Kafa tutan, başkaldıran
    • "Ün salmış nice serkeş efeleri kendime bent etmiş, nice açları doyurmuş, nice çıplakları giydirmiş..." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

ŞLEMPE

Kelime Kökeni : Almanca

  1. [isim] Tanelerin, melasın fermantasyonuyla veya damıtma yoluyla alkolün alınmasından sonra geriye kalan çok sulu hâldeki lapa

ÜZÜLME

  1. [isim] Üzüntü duyma, teessür

ANOFEL

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Sıtma mikrobunu aşılayan bir tür sivrisinek (Anopheles maculipennis)
    • "Fakat anlaşılıyordu ki mikroplu anofel sineğinden, benden olduğu gibi kaçamamıştı." (Reşat Nuri Güntekin)

BAZİÇE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Oyun
    • "Bu baziçede yanacak olanların sade kendisi olmayacağını anlatıyordu." (Reşat Nuri Güntekin)

ECZACI

  1. [isim] Eczacılık fakültelerinden mezun olarak eczacılık mesleğini yapmaya hak kazanmış kimse
    • "Eczacının söylediğinden anlıyorum, avuç avuç ağrı kesici alıyor." (Tarık Buğra)

FRENCİ

  1. [isim] Tren yolu dönemecinde yol boyundaki frenlere kumanda eden görevli

KESMEK

  1. [-i] Bıçak, makas vb. bir araçla bir şeyi ikiye ayırmak, parçalamak, doğramak
    • "İpi kesmek."
    • "Zaman zaman iddiacılığını da bırakamazdı, bu böyledir diye kesip atardı." (Haldun Taner)
  2. Dibinden ayırmak
    • "Ağaçları kesmek. Dalları kesmek."
    • "Mantıki söylenmiş, müdellel söylenmiş, her cihetten işi kesip atmıştı." (Memduh Şevket Esendal)
  3. Düzgün parçalara ayırmak
    • "Eti kesmek. Patatesi kesmek."
    • "Nasıl sol elimle sağ elimi kesip biçeceğim?" (Reşat Nuri Güntekin)
  4. Kesici bir araçla yaralamak
    • "Nasıl sol elimle sağ elimi kesip biçeceğim?" (Reşat Nuri Güntekin)
  5. [nsz] Ucunu almak
    • "Saç kesmek. Tırnak kesmek."
  6. [nsz] Hayvanın başını gövdesinden ayırmak, boğazlamak
    • "Koyun kesmek. Tavuk kesmek."
  7. Son vermek, gidermek
    • "Bu ilaç baş ağrısını keser."
  8. Ara vermek
    • "Bu üç zavallı bizden rahatsız oldular ve derslerini keserek çekildiler." (Memduh Şevket Esendal)
  9. Bir şeyden yoksun bırakmak, vermemek
    • "Yardımı kestiler. Ücreti ödemeyince telefonu kestiler."
  10. Akımı durdurmak
    • "Şimdi belediye ile anlaşamayan müteşebbis cereyanı kesmiş." (Sait Faik Abasıyanık)
  11. Belirtmek, kararlaştırmak
    • "Gününü daha kesmedik."
  12. [-den] Verilecek şeyin bir bölümünü alıkoyup vermemek
    • "Ücretinden beş lira kesmişler."
  13. Para basmak
  14. Azaltmak, güçleştirmek
    • "Rüzgâr geminin yolunu kesiyor."
  15. İskambil kâğıtlarında destenin üzerinden bir bölümünü kaldırıp öte yana koymak
  16. Geçişi önlemek
    • "Yolu kesmek."
  17. [nsz] Susmak
    • "Kes artık yeter!"
  18. Hasta organı ameliyatla almak
  19. Bölmek, ayırmak
    • "Bulvarı kesen küçük sokaklardan biri."
  20. Yazıyı, filmi kısaltmak
  21. [nsz] Uydurmak, yalan söylemek
  22. Rüzgâr, soğuk vb. çok etkili olmak
    • "Rüzgâr yüzümü kesiyor."
  23. Birini yermek, kötülemek
  24. Karşı cinsten birisini sürekli olarak süzmek, dikkatli bir biçimde bakmak
  25. Oyuncuyu takım kadrosuna almamak

KORTEJ

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Bir devlet büyüğünün yanında bulunan kimseler, maiyet
  2. Alay (I)

MESKUT
...
ÖDENTİ

  1. [isim] Aidat

SELÇUK
...
TEKAÜT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Emekliye ayrılma
    • "Son günlerde tekaüt olduğunu haber almıştım." (Reşat Nuri Güntekin)
  2. [sıfat] Emekli
    • "Emeklilikten evvel aslan gibi olan bir adam, genç yaşında tekaüt edilirse sönüveriyor." (Burhan Felek)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü