İçinde e olan 3 harfli 145 kelime var. İçerisinde E harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında e harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu e harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

GEN

  1. [sıfat] Üçgen, dörtgen vb. geometri terimlerinde "kenarlı" anlamıyla kullanılan bir söz

YER

  1. [isim] Dünya
    • "Yer bakır gök demir kesilmiş, günlerden beri deniz karış karış aranmış, balık yoktur." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Sinemada zar zor bir yer bulduk."
    • "Etrafını zehirleye zehirleye yaşadıktan sonra hâlâ insanlar ona kendi aralarında bir yer veriyorlardı." (Mahmut Yesari)
    • "Hakkın var imam, hakkın var, yerden göğe kadar hakkın var." (Memduh Şevket Esendal)
  2. Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân
    • "İzinsiz bir yere gitmek ne haddime?" (Memduh Şevket Esendal)
    • "Bu maddede yer alan genel sıralama sebepleri temel hak ve hürriyetleri tümü için geçerlidir." (Anayasa)
    • "Aklımda yer etmiş olmalı ki mahalleden çıkarken biliyordum oraya gideceğimi." (Orhan Pamuk)
    • "Hanımların içinde rezil olmuştur, yer yarılsa da içine geçsem diye aklından geçmiştir." (Haldun Taner)
  3. Gezinilen, ayakla basılan taban
    • "Ayıp bir şey gördü mü kulaklarına kadar kızarıyor, gözünü yerde bir noktaya dikip öylece kalakalıyordu." (Haldun Taner)
    • "Herkes onun az zamanda büyük yer tutacağını, bir zaman gelip sefir, nazır olacağını söylüyorlar." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Yürütme yetkisi ve görevi Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından ... yerine getirilir." (Anayasa)
  4. Bulunulan, yaşanılan, oturulan bölge
    • "Anadolu'nun bazı yerlerinde eski bir kocakarı itikadı vardır." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Kadınlara yer vermek alışkanlığı da olmadığından, çok kez ayakta kalır." (Erhan Bener)
  5. Durum, konum, vaziyet
    • "Türkiye stratejik bakımdan önemli bir yerdedir."
  6. Ülke
  7. Görev, makam
    • "Askerden gelirse bakalım bir yere yerleştirebilecek miyiz?" (Memduh Şevket Esendal)
  8. Önem
    • "Uçağın yurt savunmasındaki yeri."
  9. İz
  10. Üzerine yapı kurulmaya elverişli arazi, arsa
    • "Deniz kıyısında bir yer aldılar, ev yapacaklar."
  11. Ekime elverişli toprak parçası, arazi
    • "Çorak yerde ot bitmez."
  12. Bir olayın geçtiği veya geçeceği bölüm, alan, mahal
    • "Toplantı yeri. Kaza yeri."
  13. Otel, motel vb.nde kalınacak oda
    • "Yeriniz var mı?"
  14. Sinema ve tiyatroda veya taşıtlarda oturulacak koltuk, sandalye
    • "Ön tarafta bir yer bulup oturunca kurnazlığına pek sevindi." (Haldun Taner)
  15. Durum, konum
    • "Sen benim yerimde olsan ne yapardın?"

ŞER

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kötülük, fenalık
    • "Senin başına bir şeyler gelecek ama hayır mı desem, şer mi desem..." (Abdülhak Şinasi Hisar)
  2. [sıfat] Kötü, fena

EKE

  1. [sıfat] Büyük, yetişkin, yaşlı, kart
  2. [isim] Yaşı küçük olduğu hâlde sözleri ve davranışları büyükmüş gibi olan çocuk

DEK

  1. [edat] Bir işin, bir durumun sona erdiği zamanı veya yeri gösterir, kadar, değin
    • "Bir iki adım atıp yanıma dek geliyor." (Zeyyat Selimoğlu)

ZER

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Altın

İSE
...
ÖZE

  1. [isim] Bir türde, bir bireyde bulunan, aynı cinsten başka hiçbir türde veya bireyde rastlanılmayan, has
    • "Gülmek insan türüne öze bir durumdur."

İDE

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Düşünce

PEY

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Bir sözleşmede taraflardan birinin öbürüne işten caymayacağını belirtmek amacıyla önceden verdiği güvence parası
    • "Pey vermek. Pey almak."

TEM

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Tema

İYE

  1. [isim] Kendisinin olan bir şeyi, yasaya uygun olarak dilediği gibi kullanabilen kimse, sahip

EGO

Kelime Kökeni : Latince

  1. [isim] Ben (III)
    • "Örnek devlet adamı bence egosunun aleyhine özveride bulunabilen adamdır." (Haldun Taner)

LEH

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir şeyden veya bir kimseden yana olma, aleyh karşıtı
    • "Ben oldum olası ihtiyarlığın ve ihtiyarlamanın lehindeyim." (Burhan Felek)
  2. Bir şeyden veya bir kimseden yana olma
    • "Babanın fikri, her zaman için senin lehinedir." (Aka Gündüz)

EDİ

  1. [isim] İş yapma
  2. Yapılan iş

TEL

  1. [isim] Türlü metallerden yapılmış, kopmaya karşı bir direnç gösteren ince uzun nesne
    • "Gelin teli. Telgraf teli."
    • "Bahçeye tel çektik."
  2. [sıfat] Bu nesneden yapılmış veya bu nesne biçiminde olan
    • "Tel kafes. Tel çivi."
  3. Tencere, çaydanlık vb.ni ovarak temizlemek için kullanılan nesne
  4. İnsan saçını oluşturan ipçik
    • "İki açık sarı tel terli alnımızın üstüne yapışmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
  5. Bazı organizmaların demet durumundaki oluşumunu meydana getiren ipçiklerin her biri, lif

ETİ
...
EVÇ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] En yüce yer
  2. Yeröte
  3. Günöte
  4. Eviç

CEP

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Genellikle bir şey koymaya yarayan, giysinin belli bir yeri açılarak içine yerleştirilen astardan yapılmış parça
    • "Elleri ceplerinde, kapıdan kapıya gidip geliyor." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Dünyayı bir tüketim çılgınlığına itip ceplerini doldurmuşlardı." (Haldun Taner)
    • "Kâğıt parasını oyuna başlamadan peşinen cepten vereceğiz." (Kemal Tahir)
  2. Trafiği kolaylaştırmak, araçların durabilmesine olanak sağlamak için yaya kaldırımları veya şehirler arası yolların kenarlarına yapılan cep biçimindeki taşıt yanaşma yeri
  3. Cep telefonu
    • "Seninle yarın cepten konuşuruz."
  4. Savaş alanının bir yerinde düşmanın geriletilmesiyle ortaya çıkan taktik durum, çökertme

LEB

  1. [isim] "Daha söze başlanırken ne denmek istenildiğini çabucak anlamak" anlamındaki leb demeden leblebiyi anlamak deyiminde geçen bir söz
    • "Doğrusu leb demeden leblebiyi anlarmışsınız, demek ister." (Orhan Kemal)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü