İçinde c olan 3 harfli 26 kelime var. İçerisinde C harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında c harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu c harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

CAZ

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Başlangıçta Kuzey Amerika zencilerine aitken sonraları bütün dünyada benimsenen bir müzik türü
    • "Onlar alaturka dinlemek istiyor, siz caz dinlemek istiyormuşsunuz." (Çetin Altan)
  2. Bu müziği çalan orkestra
    • "Bunun lüks bir lokantası olacak hatta ileride bir caz bile temin edilecekti." (Reşat Nuri Güntekin)

CET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Dede, büyük baba, ata
    • "Nice yıl, cetlerimiz kökleşerek bir yerde, manevi varlığının resmini çizmiş havaya." (Yahya Kemal Beyatlı)

ACE

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Teniste rakibin karşılayamadığı, doğrudan doğruya sayı getiren servis

CUK

  1. [zarf] "Tam yerine denk gelmek, uygun gelmek, yakışmak" anlamlarındaki cuk oturmak deyiminde geçen bir söz

ACI

  1. [isim] Bazı maddelerin dilde bıraktığı yakıcı duyu, tatlı karşıtı
    • "Acıyı sever."
    • "Ameliyattan sonra çok acı çekti."
    • "Bu söz ona çok acı geldi."
    • "Başkalarına elinden geldiğince acı vermeye çalışmak başlıca eğlencesiydi." (Refik Erduran)
  2. [sıfat] Tadı bu nitelikte olan
    • "Acı kahvesini yudumluyordu." (Tarık Buğra)
    • "Bu faciaya bizzat karışmışım gibi bir acı duyuyordum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Belki de zamanında lüzumundan fazla susmuştu da şimdi onun acısını çıkarıyordu." (Haldun Taner)
  3. Herhangi bir dış etken dolayısıyla duyulan rahatsızlık, ıstırap
    • "Omuzlarına kadar vücudun derisini haşlayan bayıltıcı yanma acısı ve dehşeti çok sürmedi." (Peyami Safa)
    • "Bana yaptıklarının acısını ondan çıkaracağım."
  4. Ölüm, yangın, deprem vb. olayların yarattığı üzüntü, keder, elem
    • "İnsan, ölümün acısını en çok günün iki uzak saatinde hissetmektedir." (Yusuf Ziya Ortaç)
  5. [sıfat] Çarpıcı, göz alıcı (renk)
    • "Sıcak iklimlerde bu mevsim tek renktedir, sadece acı yeşildir." (Refik Halit Karay)
  6. [sıfat] Keskin, hoşa gitmeyen, şiddetli
    • "Acı poyraz kuvvetle esiyordu." (Orhan Kemal)
  7. [sıfat] Kırıcı, üzücü, incitici, dokunaklı, kötü

CIZ

  1. [isim] Çocuk dilinde ateş
  2. Kızgın yağın içine bir şey atıldığında çıkan ses

CAR

  1. [isim] Çağrı, tellal ile duyurma
  2. İlan
  3. Tehlike durumu, imdat, yardım

CAM

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Soda veya potas katılmış silisli kumun ateşte eritilmesiyle yapılan sert, saydam ve çabuk kırılır cisim
    • "Neden soğuk değil bu su, diye hır çıkarıp camı çerçeveyi indiriyor." (Çetin Altan)
  2. [sıfat] Tümü veya bir bölümü bu maddeden yapılmış, sırça
    • "Tıraşa başlarken biri büyük, biri küçük iki örtü alırdı, cam dolabından." (Necati Cumalı)
  3. Pencere
    • "Camın önündeki masaların hemen arkasındaki yere oturup kalıyorum." (Sait Faik Abasıyanık)
  4. Kadeh, içki

CUP

  1. [isim] Suya düşen bir şeyin çıkardığı ses
    • "Cup diye denize düştü."

HAC

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Genellikle tek tanrılı dinlerde kutsal olarak tanınan yerlerin, o dinden olanlarca yılın belli aylarında ziyaret edilmesi
  2. İslam'ın beş şartından biri olan, Müslümanlarca zilhicce ayında Mekke'de yapılan Kâbe'yi ziyaret ve tavaf ibadeti

CAN

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] İnsan ve hayvanlarda yaşamayı sağlayan ve ölümle vücuttan ayrılan madde dışı varlık
    • "Susunuz, dedi, beyhude, ... yoruluyorsunuz can alacak noktayı unutuyoruz." (Mahmut Yesari)
    • "Gözüne kestirdiği, daha doğrusu, suçlamak için can attığı birisi var." (Tarık Buğra)
    • "Sırası gelince kendi paylarına düşen can borcunu da ödediler." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Eylül sonunda ruhunu teslim eden heves / Can bulmak üzredir yeni baştan bahar ile" (Faruk Nafiz Çamlıbel)
  2. Yaşama, hayat
    • "Bir kedi yavrusunu kurtarmak için ipe sarılıp kuyuya iner, canımı tehlikeye koyardım." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Yazdığım satırlara bakarsanız manevi varlığımın can çekiştiğini görürsünüz." (Halide Edip Adıvar)
    • "Bu sözleriniz bana can verdi."
    • "Bitip tükenmek bilmeyen bir tablo gibi serilip giden lale tarlası renkten renge geçtikçe herkesin canı ağzına geliyor." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
  3. Güç, dirilik
    • "Her şeyde bu mevsime mahsus bir can, bir dirilik kendini gösteriyordu." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Bahar toprağa gene can verdi." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Ayrılık! Her vakit can yakar, ağlatır." (Ahmet Rasim)
    • "Her gün giyilmekten elbisenin canı çıktı."
  4. Kişi, birey
    • "Benimle beraber dört canız ." (Falih Rıfkı Atay)
  5. İnsanın kendi varlığı, özü
    • "Ne denir, canımız ne mertebe insan olsa mayamız, maddemiz hayvan..." (Reşat Nuri Güntekin)
  6. Gönül
    • "Çirkin bana kurban, ben de güzele / Can sever güzeli, maldan ziyade." (Karacaoğlan)
  7. Bektaşilik ve Mevlevilikte tarikat kardeşi
  8. [sıfat] Çok içten, sevimli, sevilen, şirin
    • "Alphonse Daudet ilk gençliğimin can yazarlarından biri idi." (Tarık Buğra)
  9. [ünlem] Yakınlık duygusu belirten bir seslenme sözü
    • "Canlar! ... Açık olsun bahtınız." (Enis Behiç Koryürek)

UCA

  1. [isim] Kuyruk sokumu kemiği, pöç

CİP

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Her türlü arazide kullanılabilen motorlu taşıt

CEP

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Genellikle bir şey koymaya yarayan, giysinin belli bir yeri açılarak içine yerleştirilen astardan yapılmış parça
    • "Elleri ceplerinde, kapıdan kapıya gidip geliyor." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Dünyayı bir tüketim çılgınlığına itip ceplerini doldurmuşlardı." (Haldun Taner)
    • "Kâğıt parasını oyuna başlamadan peşinen cepten vereceğiz." (Kemal Tahir)
  2. Trafiği kolaylaştırmak, araçların durabilmesine olanak sağlamak için yaya kaldırımları veya şehirler arası yolların kenarlarına yapılan cep biçimindeki taşıt yanaşma yeri
  3. Cep telefonu
    • "Seninle yarın cepten konuşuruz."
  4. Savaş alanının bir yerinde düşmanın geriletilmesiyle ortaya çıkan taktik durum, çökertme

CÜZ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir bütünü oluşturan bölümlerden her biri
  2. Fasikül
  3. Kur'an'ın bölünmüş olduğu otuz parçadan her biri
    • "İlk defa olarak gördüğüm bir amme cüzünden bir şeyler okudu." (Sait Faik Abasıyanık)

CİM

  1. [isim] Arap alfabesinin beşinci harfinin adı

CEM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Toplama, bir araya getirme
    • "Haymana'da ayrıca kuvvet cemine teşebbüs ettiler." (Atatürk)
  2. Çokluk
  3. Toplama

CIS

  1. [ünlem] Çocukları ateşe ve tehlikeli şeylere karşı uyarırken söylenen bir söz

COP

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Kalın, kısa değnek
  2. Polislerin kullandığı genellikle lastikten yapılan sopa

SAC

  1. [isim] Yassı demir çelik ürünü
  2. [sıfat] Bu üründen yapılmış olan
    • "Yüksek bir kahve masası, üstünde minimini bir sac soba." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. Bu nesneden yapılmış dışbükey pişirme aracı
    • "Esmer, sacda pişirilmiş bir somun ekmeği, eliyle parçalayıp sofradakilerin önüne dağıttı." (Necati Cumalı)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü