İçinde az olan 6 harfli 151 kelime var. İçerisinde AZ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında az olan kelimeler listesine ya da Sonu az ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- NAZMEN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Şiir olarak
-
[zarf]
Şiir olarak
- AZALIŞ
-
-
[isim]
Azalma işi veya biçimi
-
[isim]
Azalma işi veya biçimi
- DAZLAK
-
-
[sıfat]
Başında saçı olmayan (kimse, baş)
- "Işığı, donuk donuk yansıtan dazlak bir kafa." (Atilla İlhan)
-
[sıfat]
Başında saçı olmayan (kimse, baş)
- MECAZİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Mecazla ilgili, mecaz niteliğinde olan
-
[sıfat]
Mecazla ilgili, mecaz niteliğinde olan
- ŞAŞMAZ
-
-
[sıfat]
Değişmez ve yanılmaz nitelikte olan
- "O, gerçekte ne anlatıyorsa o anlattıklarının şaşmaz bir gözlemcisi." (Tarık Dursun K)
-
[sıfat]
Değişmez ve yanılmaz nitelikte olan
- CENAZE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kefenlenip tabuta konmuş, gömülmeye hazırlanmış insan ölüsü
-
Ölü, ölmüş kimse
- "Evden iki sene içinde üç cenaze çıkmıştı." (Peyami Safa)
-
Cenaze töreni
-
[isim]
Kefenlenip tabuta konmuş, gömülmeye hazırlanmış insan ölüsü
- SAZEVİ
-
-
[isim]
Her türlü müzik aleti yapılan ve satılan yer
-
Sazlı sözlü eğlence yeri
-
[isim]
Her türlü müzik aleti yapılan ve satılan yer
- SAZSIZ
-
-
[sıfat]
Sazı olmayan
-
[sıfat]
Sazı olmayan
- TIKNAZ
-
-
[sıfat]
Şişmanca, toplu, kısa ve kalın yapılı, tıkız
- "O yuvarlak ve dazlak kafalı, tıknaz bir adamdı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Şişmanca, toplu, kısa ve kalın yapılı, tıkız
- YAZLIK
-
-
[isim]
Yazın oturulan yer
- "Onun yazlığı Bakırköy'deki köşkü idi." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Bu sene yazlığa çıkmışlar, Boyacıköyü'ndeki yeni yalıya taşınmışlar." (Sermet Muhtar Alus)
-
[sıfat]
Yazın kullanılan (giyecek, ev vb.)
- "Yazlık ev."
-
[isim]
Yazın oturulan yer
- MARAZİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Hastalıkla ilgili, hastalıklı
- "O marazi psikolojik an geçtikten sonra bunların manaları ne olduğunu yazan da seçemez." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Hastalık derecesinde olan
- "Marazi kıskançlık."
-
[sıfat]
Hastalıkla ilgili, hastalıklı
- TEVAZU
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Alçak gönüllülük
- "Tevazu üzerine geçen hafta yazdığım yazının bir çeşit devamıdır, bu haftaki yazı." (Haldun Taner)
-
Gösterişsizlik
-
[isim]
Alçak gönüllülük
- BURNAZ
-
-
[sıfat]
İri ve uzun burunlu
-
[sıfat]
İri ve uzun burunlu
- RAZAKI
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kalınca kabuklu, iri ve uzunca taneli, şekeri çok bir tür üzüm
-
[isim]
Kalınca kabuklu, iri ve uzunca taneli, şekeri çok bir tür üzüm
- PAZILI
-
-
[sıfat]
Pazısı olan
- "Gözleri geniş omuzlu, demir pazılı Hüseyin'deydi." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
Pazısı olan
- SAZLIK
-
-
[isim]
Sazları (I) çok olan yer
- "Bu sık sazlığın gölgesinden kurtulan yerlerde, derenin sakin suları, buğulanmış bir gümüş rengiyle görünüyordu." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Sazları (I) çok olan yer
- PERVAZ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Kapı, pencere vb. yerlerin kenarlarına geçirilen ensiz parça
- "Pencerenin pervazına oturup tekrar gökyüzüne baktım." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Giysilerin yaka, kol, etek vb. yerlerine veya kumaştan yapılmış diğer eşyaların kenarlarına geçirilmiş, dar, uzun parça
-
Cilt kapağının iç tarafına konulan deri parçası
-
Uçuş
-
[isim]
Kapı, pencere vb. yerlerin kenarlarına geçirilen ensiz parça
- VAZİFE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ödev
- "Şimdi artık vazife bitmiş, gülüp eğlenmeye sıra gelmiştir." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Geçici Bakanlar Kurulu, seçim süresince ve yeni Meclis toplanıncaya kadar vazife görür." (Anayasa)
- "Biz burada beklemişiz, onun vazifesi mi?"
-
Görev
- "Nedim bugün vazifesine geç geldi." (Aka Gündüz)
-
Günlük ücret, yevmiye
-
[isim]
Ödev
- MAĞAZA
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Büyük dükkân
- "Mahmutpaşa'da bir manifatura mağazası işletiyor ve ayrıca iyi iş yapan bir düğme fabrikasının da yarı yarıya sahibi bulunuyordu." (Haldun Taner)
-
Eşya ve azık deposu
-
[isim]
Büyük dükkân
- ÇIKMAZ
-
-
[isim]
Sonu kapalı, çıkış yeri olmayan, hiçbir yere ulaşamayan yol, sokak
- "Bu apartmanın olduğu çıkmazda bir garaj, bir eski ahır, üç esrarlı ve daima kapalı depodan başka bir şey yoktur." (Halide Edip Adıvar)
- "Kıbrıs sorunu, şu ya da bu siyasal oyunla, yeniden çıkmaza girecektir." (Talât Halman)
-
[sıfat]
Çözüme ulaşmayan, çözüm yolu olmayan
-
[isim]
Sonu kapalı, çıkış yeri olmayan, hiçbir yere ulaşamayan yol, sokak