İçinde ar olan 6 harfli 513 kelime var. İçerisinde AR bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ar olan kelimeler listesine ya da Sonu ar ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A R Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AR, RA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ASGARİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
En az, en aşağı, en düşük
-
Minimum
-
[sıfat]
En az, en aşağı, en düşük
- MUKAAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
İçbükey
-
[sıfat]
İçbükey
- RÜZGAR
- ...
- SANSAR
-
-
[isim]
Postları değerli türlü etçil hayvanların ortak adı (Martes martes)
- "Ağaç sansarı. Kaya sansarı."
-
[isim]
Postları değerli türlü etçil hayvanların ortak adı (Martes martes)
- NUMARA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Bir şeyin bir dizi içindeki yerini gösteren sayı, rakam
- "Kitap sayfasının numarası."
- "Numara yapıyorum gibi bir şey gelmesin aklınıza." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Ölçü
- "Ayakkabısının numarasını gizliyor."
-
Benzer şeyleri ayırt etmek için her birinin üzerine işaret olarak yazılan sayı
-
Öğrenciye verilen not
- "Ben ki coğrafya derslerinde daima tam numara almış bir zabitim." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Okullarda öğrencileri birbirinden ayırt etmek için her birine verilen sayı
-
Eğlendirici oyunlardan her biri
- "Bu numaralar da olmasa yazlık bahçelerin tadı olmayacak." (Burhan Felek)
-
Hile, düzen, dalavere, yalan
- "İlkin bütün bunların bir emperyalizm numarası olduğunu söyleyerek kesin bir karşı tavır koydu." (Murathan Mungan)
-
[isim]
Bir şeyin bir dizi içindeki yerini gösteren sayı, rakam
- UYARIŞ
-
-
[isim]
Uyarma işi veya biçimi
- "O susuyor, ben bunu Kâmuran'ın yüzüne bakmak için bir uyarış sayıyordum." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Uyarma işi veya biçimi
- ARAYIŞ
-
-
[isim]
Arama işi veya biçimi
-
[isim]
Arama işi veya biçimi
- FUKARA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Yoksul, fakir
- "Biriktirdiği bütün parasını sadaka olarak fukaraya verir." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Derviş
- "Bir Bektaşi fukarası."
-
Zavallı
- "Bu karışık ve çok fukara bir kumpanyaydı." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
Yoksul, fakir
- ARTOVA
- ...
- MARAZA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hastalık
- "İkinci yarıda herkesin dili bir karış dışarı çıktığı, maraza aradığı, çamurlaştığı zaman, seninki, oyuna yeni girmiş gibi terütaze koşar durur." (Haldun Taner)
-
Anlaşmazlık, çekişme, kavga
-
[isim]
Hastalık
- SARKIŞ
-
-
[isim]
Sarkma işi veya biçimi
-
[isim]
Sarkma işi veya biçimi
- YARDAK
-
-
[isim]
Özellikle kötü işlerde yardım
-
[isim]
Özellikle kötü işlerde yardım
- ŞARBON
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Çeşitli hayvanlarda, özellikle koyun ve sığırlarda görülen, deri veya mukoza yoluyla insana bulaşan, bulaştığı yerde kara bir çıban yapan tehlikeli hastalık, karakabarcık, karayanık, yanıkara
-
[isim]
Çeşitli hayvanlarda, özellikle koyun ve sığırlarda görülen, deri veya mukoza yoluyla insana bulaşan, bulaştığı yerde kara bir çıban yapan tehlikeli hastalık, karakabarcık, karayanık, yanıkara
- ZARURİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Zorunlu
- "Bu iskemlelerin böyle karşılıklı dizilmesi zaruridir." (Halit Fahri Ozansoy)
-
Gerekli
-
[sıfat]
Zorunlu
- ONARLI
- ...
- BASARİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Görme ile ilgili
-
[sıfat]
Görme ile ilgili
- KARELİ
-
-
[sıfat]
Karelere bölünmüş, üstünde kareleri olan, damalı, satrançlı
- "Oğlanlar, alacalı bulacalı kareli gömlekler giymişlerdi." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Karelere bölünmüş, üstünde kareleri olan, damalı, satrançlı
- BARBAR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Uygarlaşmamış (kavim, topluluk)
- "Barbar akınlarından beri bu yollarda gördüğüm en asil atlısın." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Kaba saba, ilkel
- "Bu vaziyeti haber alan köylüler türlü barbar aletlerle şehir ahalisini korumak üzere kasabaya yürümüşlerdi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Kaba ve kırıcı
-
[sıfat]
Uygarlaşmamış (kavim, topluluk)
- FARİKA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şeyi benzerlerinden ayırt etmeye yarayan durum veya öge, ayırmaç
-
[isim]
Bir şeyi benzerlerinden ayırt etmeye yarayan durum veya öge, ayırmaç
- OTOGAR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Şehirler arası çalışan motorlu taşıtların yolcularını aldıkları ve indirdikleri yer, garaj
-
[isim]
Şehirler arası çalışan motorlu taşıtların yolcularını aldıkları ve indirdikleri yer, garaj