İçinde am olan 5 harfli 167 kelime var. İçerisinde AM bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında am olan kelimeler listesine ya da Sonu am ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A M Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AM, MA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- TAMAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Açgözlülük
- "Kalpler soğuk; gözler, tamah ve ihtiras ile yanıyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Açgözlülük
- ÇIDAM
-
Kelime Kökeni : Moğolca
-
[isim]
Sabır
-
[isim]
Sabır
- KIVAM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sıvılarda koyuluk, yoğunluk
- "Bal kıvamında."
- "Yumurtayla zeytinyağı kıvamını bulunca bir kaşıkla onu soğumuş levreğin üstüne gezdireceksin." (Orhan Veli Kanık)
-
Sıvıların koyuluk derecesi
-
Bir şeyin en uygun zaman veya durumu
-
Spor çalışmalarında başarılı olunabilmesi için fizik ve moral yönünden istenilen iyi durum
-
[isim]
Sıvılarda koyuluk, yoğunluk
- ZÜKAM
- ...
- DOLAM
-
-
[isim]
Dolama işinin her defası
- "Bu sargı ancak üç dolam dolanabilir."
-
[sıfat]
Bir kez dolanacak miktarda olan
- "Beş dolam kuşak."
-
[isim]
Dolama işinin her defası
- AMBAR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Genellikle tahıl saklanan yer
- "Asker ambarlarında buğday var." (Halide Edip Adıvar)
-
Yiyecek ve bazı eşyanın saklandığı yer
-
Geminin yük koymaya ayrılmış yeri
- "Hakaretlerle bağırarak haşlıyor ve onlara ambarda ve güvertedeki yerlerini gösteriyordu." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Genellikle tahılın çok üretildiği yer, bölge
- "Buğday ambarımız Konya."
-
Kum, çakıl vb. yapı malzemesini ölçmekte kullanılan ve her yanı çoğunlukla 75 cm olan küp ölçek
- "Şu dört yüz elli dört kuruş, iki ambar kum." (Halit Fahri Ozansoy)
-
Eşya taşıma işleri yapan kurum veya ortaklık
-
[isim]
Genellikle tahıl saklanan yer
- HAMAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Taşıyıcı
- "Hamalın biri, sırtına koca bir ayna vurmuş götürüyordu." (Haldun Taner)
-
[isim]
Taşıyıcı
- YAMAÇ
-
-
[isim]
Dağın veya tepenin herhangi bir yanı
- "İndiğimiz yamacın eteğinde küçük ve eski bir köy var." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Ön, kat, huzur
- "Kız, hele beri gel yamacıma." (Haldun Taner)
-
[isim]
Dağın veya tepenin herhangi bir yanı
- İLZAM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Cevap veremez duruma getirme, susturma
-
Herhangi bir iş yerinin gelirlerini toplama işini üzerine alma
-
[isim]
Cevap veremez duruma getirme, susturma
- ARAMİ
- ...
- CAMIZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Manda
-
[isim]
Manda
- KAMER
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ay
-
[isim]
Ay
- TAMAM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
Bütün, tüm
- "Paranın tamamını verdim."
- "Vakit tamam oldu."
-
Eksiksiz
- "Bu kitap tamam değildir."
-
Yanlış ve yalan olmayan, doğru
-
Tamamlanmış, bitmiş
- "Haydi Abbas, vakit tamam / Akşam diyordun işte oldu akşam." (Cahit Sıtkı Tarancı)
-
[edat]
Evet
-
[ünlem]
Beğenilmeyen bir iş veya öneri karşısında söylenen bir söz
- "Tamam, başka işimiz kalmadı da şimdi onunla uğraşacağız!"
-
Bütün, tüm
- HAMAM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yıkanılacak yer, yunak, ısıdam
- "Banyosuz, duşlu, avuç içi gibi bir aralıktı hamam." (Oktay Rifat)
- "Bugün deniz hamam gibidir değil mi?" (Burhan Felek)
-
Para karşılığında yıkanma işinin yapıldığı yer
-
[isim]
Yıkanılacak yer, yunak, ısıdam
- UZAMA
-
-
[isim]
Uzamak durumu
- "Seyahatin uzaması ihtimali de çoktur." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Uzamak durumu
- HİTAM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Son, bitim
-
[isim]
Son, bitim
- İTHAM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Suçlama, suçlu görme
- "Bu nutku, bu ithamları duyunca nokta memuru isyan eder." (Memduh Şevket Esendal)
- "Ortada Nihat Efendi'yi itham edecek hemen hemen hiçbir delil yok." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Suçlama, suçlu görme
- AMİGO
-
Kelime Kökeni : İspanyolca
-
[isim]
Çoğunlukla spor yarışmalarında seyircileri coşturan kimse
-
[isim]
Çoğunlukla spor yarışmalarında seyircileri coşturan kimse
- SAMAN
-
-
[isim]
Ekinlerin harmanda dövülüp taneleri ayrıldıktan sonra kalan, hayvanlara yedirilen ufalanmış sapları
- "Saman altından su yürüten, ürkek, kaypak görünüşlü insanoğlunu tanımışlığı var." (Yahya Kemal)
- "Saman gibi bir yaşamdı günlük yaşamım ama her şey dışarıdan bakılınca hiç de kötü değildi." (Erhan Bener)
-
[isim]
Ekinlerin harmanda dövülüp taneleri ayrıldıktan sonra kalan, hayvanlara yedirilen ufalanmış sapları
- DAMLA
-
-
[isim]
Yuvarlak biçimde, çok küçük miktarda sıvı
- "Elime bir damla yağmur düştü." (Halide Edip Adıvar)
-
Damlalıkla kullanılan ilaç
- "Burun damlası. Göz damlası."
-
Kalbe inen inme, felç
- "Damladan ölmüş."
-
Çok az miktar
- "Keyfin damlası karıştığı zaman, hak hak olmaktan, adalet adalet olmaktan çıkar." (Falih Rıfkı Atay)
-
[sıfat]
Damla biçiminde olan (ziynet)
- "Damla elmas."
-
[isim]
Yuvarlak biçimde, çok küçük miktarda sıvı