İçinde ak olan 7 harfli 683 kelime var. İçerisinde AK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ak olan kelimeler listesine ya da Sonu ak ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- REVAKLI
- ...
- KUŞAKLI
-
-
[sıfat]
Kuşağı olan
- "Kıpkızıl ve gırtlaktan aşağı kuşaklı gömlek, tuhaf bir kasket ve elde silah!" (Aka Gündüz)
-
[sıfat]
Kuşağı olan
- ALINMAK
-
-
[nsz]
Alma işi yapılmak
- "Mahalle mektebinden alınmış, rüştiyeye verilmiş." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Elde edilmek
- "Her biri gerçek hayattan alınmış birer gerçek olmak." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[-den]
Uyarlanmak, adapte olunmak
-
[-e]
Bir sözün, bir davranışın kendisine karşı olduğunu sanarak incinmek, kırılmak
-
[nsz]
Alma işi yapılmak
- FEDAKAR
- ...
- USANMAK
-
-
[-den]
Tekrarlanması, uzun sürmesi dolayısıyla bir şeyden hoşlanmaz veya sıkılır duruma gelmek, bıkmak, bezmek
- "Bir iskele kuşu gibi bir aşağı bir yukarı dolaşmaktan da usandım." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[-den]
Tekrarlanması, uzun sürmesi dolayısıyla bir şeyden hoşlanmaz veya sıkılır duruma gelmek, bıkmak, bezmek
- OFLAMAK
-
-
[nsz]
"Of" diyerek sıkıntı, bezginlik, usanç, acı veya yorgunluk duyduğunu belli etmek
- "Oflaya puflaya neleri varsa hepsini vermek zorunda kalırlar." (Çetin Altan)
- "Bunaltıcı, öğürtücü, uyku getiren bir sıcak, oflatıp puflatıyordu." (Orhan Kemal)
-
[nsz]
"Of" diyerek sıkıntı, bezginlik, usanç, acı veya yorgunluk duyduğunu belli etmek
- SADAKLI
-
-
[sıfat]
Sadağı olan
- "Hepsi de kılıç kuşanmıştır; yaylı, sadaklı, topuzludur." (Tarık Buğra)
-
[sıfat]
Sadağı olan
- AKSOĞAN
-
-
[isim]
Ada soğanı
-
[isim]
Ada soğanı
- ARAKİYE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dervişlerin giydikleri, tiftikten yapılmış ince külah
- "Kadir Efendi kalemi arakiyesinin arasına soktu." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Bir tür küçük zurna
-
[isim]
Dervişlerin giydikleri, tiftikten yapılmış ince külah
- HAZAKAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tıpta ustalık, uzluk
-
[isim]
Tıpta ustalık, uzluk
- SAKALIK
-
-
[isim]
Sakanın işi
-
[isim]
Sakanın işi
- AKLAMAK
-
-
[-i]
Suçsuz veya borçsuz olduğu yargısına vararak birini temize çıkarmak, tebriye etmek, ibra etmek
-
Başarılı gösterilmek, değerli olarak nitelendirilmek
- "Bir kitabın çok satmasında o kitabı aklayıcı nedenler pek özel durumlara bağlıdır." (Necati Cumalı)
-
[-i]
Suçsuz veya borçsuz olduğu yargısına vararak birini temize çıkarmak, tebriye etmek, ibra etmek
- ADANMAK
-
-
[nsz]
Adama işine konu olmak
-
[nsz]
Adama işine konu olmak
- AĞRIMAK
-
-
[nsz]
Vücudun bir yeri ağrılı durumda olmak
- "Başı ağrımak. Dişi ağrımak."
-
[nsz]
Vücudun bir yeri ağrılı durumda olmak
- BIRAKIŞ
-
-
[isim]
Bırakma işi veya biçimi
- "Şimdi hüzün vardı, yorgunluk ve kendisini bütünüyle bırakış vardı." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Bırakma işi veya biçimi
- SOLUMAK
-
-
[nsz]
Nefes alıp vermek
-
Sık ve kesik soluk alıp vermek
- "Devlerle güreşmiş gibi soluyordu." (Tarık Buğra)
-
Zorlanmak, gücünün hepsini harcamak
- "Otomobil soluyarak Kırmızıtepe'ye tırmanmaya başladı." (Halide Edip Adıvar)
-
[nsz]
Nefes alıp vermek
- SULAMAK
-
-
[-i]
Toprak, bitki, hayvan vb.ne su vermek
- "Babası çiçekleri suluyor ve öksürüyordu." (Peyami Safa)
-
Hayvana su vermek, suvarmak
-
Para ödemek, vermek, harcamak
- "Sabah sabah beş milyon lirayı suladık."
-
[-i]
Toprak, bitki, hayvan vb.ne su vermek
- UZANMAK
-
-
[-e]
Boylu boyunca yatmak
- "Nevin evde biraz uzanıp dinlenmezse hastalanacaktı sanki." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Gitmek
- "Öğleden sonra Şişli'den Beyoğlu'na kadar uzandım." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[nsz]
Bir alana yayılmak
- "Sokağın dibinden gelen bir elektrik lambasının titreye titreye uzanan ışığında, bu iki gölgenin umumi şekilleri görülüyor." (Peyami Safa)
-
[nsz]
Bir şey boyunca sıralanmak
- "İncecik ırmaklar vardı ki kenarları boyunca uzanan sazlıkları arasından pembe tüylü flamingolar gezinirdi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Yetişmek, ulaşmak
-
Vücudunu yöneltmek veya vücuduyla birlikte kolunu uzatmak
- "Cici Bey balkondan ablasının penceresine bir daha uzandı." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[-e]
Boylu boyunca yatmak
- ATIŞMAK
-
-
Ağız kavgası etmek
-
[nsz]
Kendisine dargın olan bir kimseye barışıkmış gibi söz söylemek
- "Nafile atışma, ben seninle barışmam."
-
Saz şairleri, belli bir ayak üzerine karşılıklı deyiş söylemek
-
Ağız kavgası etmek
- HAFAKAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sıkıntı, çarpıntı, afakan
-
[isim]
Sıkıntı, çarpıntı, afakan