İçinde olan 5 harfli 23 kelime var. İçerisinde NÜ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında nü olan kelimeler listesine ya da Sonu nü ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

N Ü Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

NÜ, ÜN

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

DÖNÜT

  1. [isim] Geri bildirim

SÖNÜM

  1. [isim] Bir salınım hareketinin genliğinin türlü dirençlerin etkisiyle küçülmesi, itfa
    • "Bir sarkaç salınımının sönümü, içinde bulunduğu ortamın direncine bağlıdır."
  2. Bir borcun her yıl ödenen taksitlerle belli bir zaman sonunda ödenmiş olması, itfa
    • "Bir borcun sönümü için her yıl verilmesi gereken taksit, vade uzunluğuna, ana borca ve faiz fiyatına bağlıdır."

DÖNÜM

  1. [isim] Dönme işi
    • "Ne güzel bir fikir dönümünü işaret eden bir heves!" (Reşat Nuri Güntekin)
  2. 1000 m² 'lik bir alan ölçüsü
    • "Demek dişini sıkarsa on sene sonra on beş dönüm tarlası, dört ceviz ağacı olacaktı." (Sait Faik Abasıyanık)
  3. Tekrarlanan belli bir olayın tamamlanması ve yenisinin başlaması
    • "Yıl dönümü. Gün dönümü."
  4. Gidip gelme ile yapılan bir işin her seferi
  5. Eni boyu kırkar mimar arşını olan alan ölçüsü

İNÖNÜ
...
SÖNÜŞ
...
DÖNÜK

  1. [sıfat] Dönmüş, çevrilmiş (kimse)
    • "Ayağa kalkmıştı. Arkası bana dönüktü." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Yönelmiş
    • "Halka dönük bir eğitim."

SÖNÜK

  1. [sıfat] Sönmüş olan
    • "Ağızlarında iki sönük sigarayla duran iki kız..." (Çetin Altan)
  2. Parlaklığı, hızı az veya azalmış olan, etkisiz, zayıf
  3. Göze çarpmayan, dikkat çekmeyen, silik
    • "Bu şehirde satışı bini geçmez, yerli lisanlarda sönük cerideler çıkar." (Yahya Kemal Beyatlı)

KÖSNÜ

  1. [isim] Erkek ve dişinin birbirine karşı duydukları cinsel istek, şehvet

NÜKUL
...
DÖNÜŞ

  1. [isim] Dönme işi veya biçimi
    • "Artık serbestim, koynumda terhis kâğıdımla dönüş yolundayım." (Reşat Nuri Güntekin)
  2. Oyuncunun bir ayağını yerden kesmeden yaptığı dönme hareketi

DÜNÜR

  1. [isim] Eşlerin baba ve analarının birbirlerine göre durumu
    • "Dayısı, amcası dâhil, obadan, oymaktan kimse dünür gitmeye gönüllü değildir." (Tarık Buğra)

GÖNÜL

  1. [isim] Sevgi, istek, düşünüş, anma, hatır vb. kalpte oluşan duyguların kaynağı
    • "Gönüllerin birbirine kaynaştığı o günler millî bayramlarımızdan biriydi." (Orhan Seyfi Orhon)
    • "İstanbul'un yetiştirdiği mizaçtan anlar, gönül avlamasını bilir dalkavuklardan biriydi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "Gözünü ve gönlünü avutmak için türlü hoppalıklar yapıyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Gözlerin kızarmış, niye ağladın? / Bir başkasına mı gönül bağladın?" (Yusuf Ziya Ortaç)
  2. İstek, arzu
    • "Okumaya gönlün var mı?"
    • "Çok yüklendiler zavallıya, biraz da gönlünü almalı..." (Tarık Buğra)
    • "Atölyelerde bu işe gönül veren idealist öğretmenler ders vermekteydi." (Cahit Uçuk)
    • "İlk tanıştığımız günden beri bana karşı gösterdiği yakınlıkla gönlümü çelmiş bulunmaktaydı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

SİNÜS

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Organların veya dokuların arasında bulunan boşluklar
  2. Trigonometrik bir çember üzerine taşınmış bir yayın ucunun ve bu yaya karşılık olan merkez açısının ordinatı

NÜSHA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Birbirinin tıpkısı olan yazılı şeylerin her biri
    • "Bu yazma eserin üç nüshası daha var."
  2. Gazete, dergi vb.nde sayı
    • "Geçende Sarıkamış'ta çıkan Varlık gazetesinin bir nüshası geldi." (Falih Rıfkı Atay)
  3. [sıfat] Benzer, aynı, kopya

VENÜS
...
NÜKTE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İnce anlamlı, düşündürücü ve şakalı söz, espri
    • "Hoş konuşur, nükteleri kahvelere intikal etmiştir, kıyafeti ve tavrı zariftir." (Halide Edip Adıvar)
  2. Yazıda, resimde, sözde ve davranışta ince, derin anlam, espri
    • "Bu fıkradaki nükteyi anlayamadım."

HENÜZ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [zarf] Az önce, daha şimdi, yeni
    • "Memleketten henüz dönmüş, avlunun duvar dibinden yine mutfağa doğru yürüyordum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Daha, hâlâ
    • "Henüz hareket etmeyen otomobile yaklaştı." (Reşat Nuri Güntekin)

NÜZUL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İnme
    • "Zavallıyı bir de nüzul örselemiş, sağ kolu ile sağ bacağını işlemez hâle getirmişti." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Nedir bu hâlimiz, nüzul inmiş gibi yapıştık yere, bir türlü kıpırdayamıyoruz." (Nazlı Eray)

NÜANS

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Ayırtı, çalar, fark
    • "Ellerini ve kollarını hiç kullanmaya lüzum duymadan nüanslarını sesiyle vererek oynadı." (Haldun Taner)

ANÜRİ

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] İdrarını yapamama şeklinde ağır bir böbrek rahatsızlığı belirtisi

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü