İçinde lak olan 7 harfli 57 kelime var. İçerisinde LAK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında lak olan kelimeler listesine ya da Sonu lak ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A K L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
KAL, LAK
2 Harfli Kelimeler
AK, AL, LA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- LAKONİK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Kısa ve özlü (söz), veciz
- "Son derece lakonik olan bu tebliği..." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Kısa ve özlü (söz), veciz
- AYLAKÇI
-
-
[isim]
Temelli işi olmayan işçi
-
[isim]
Temelli işi olmayan işçi
- MALAKİT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yeşil renkli, yontulup parlatılabilen, doğal bakırlı, hidratlı karbonat, bakır taşı
-
[isim]
Yeşil renkli, yontulup parlatılabilen, doğal bakırlı, hidratlı karbonat, bakır taşı
- PIRTLAK
-
-
[sıfat]
Pırtlamış, dışarı fırlamış, patlak
- "Zatî Bey ellerini çırptı, pırtlak gözlü hafiye odaya girdi." (Halide Edip Adıvar)
-
Kolayca kabuğundan dışarı çıkabilen
- "Pırtlak üzüm."
-
[sıfat]
Pırtlamış, dışarı fırlamış, patlak
- LAKAPLI
-
-
[sıfat]
Herhangi bir lakabı olan
-
Lakap takılmış olan
-
[sıfat]
Herhangi bir lakabı olan
- TALAKAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Düzgün söz söyleme kolaylığı
- "Sakin ve çekingen Ahmet Naci, umulmaz bir talakat ve hararetle uzun uzun söyledi." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Düzgün söz söyleme kolaylığı
- YAPALAK
-
-
[isim]
Bir tür baykuş
-
[isim]
Bir tür baykuş
- LAKIRTI
-
-
[isim]
Söz, laf
- "Biz burada lakırtıya başlayalı iki dakika ya oldu ya olmadı." (Peyami Safa)
- "Sonra tahsisat yoktur, gelecek sene bütçesine para konulacak diye lakırtı çıkardılar." (Memduh Şevket Esendal)
- "Bir gün sinirli olur da ters bir lakırtı ederse ben susarım." (Memduh Şevket Esendal)
- "Birbirine lakırtı yetiştirmeye, cevap bulmaya çalışıyorlar ." (Memduh Şevket Esendal)
-
Boş söz, dedikodu, laf
- "Lakırtıdır o, aldırma!"
-
[isim]
Söz, laf
- KLAKSON
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Korna
-
[isim]
Korna
- ABLAKÇA
-
-
[sıfat]
Ablak gibi, ablağa yakın
-
[sıfat]
Ablak gibi, ablağa yakın
- GIRTLAK
-
-
[isim]
Soluk borusunun üst bölümü, ümük, imik, hançere
- "Gırtlak veremi midir nedir, çehresinde damla kan yok." (Sermet Muhtar Alus)
- "İşrete düşkünlüğünü anlata anlata bitiremiyorlar, gırtlağına kadar borç içindeymiş." (Atilla İlhan)
-
Yiyip içme
- "Gırtlak derdi."
-
Ses rengi, yapısı
-
[isim]
Soluk borusunun üst bölümü, ümük, imik, hançere
- GALAKSİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Gök ada
- "Evrende milyonlarca galaksi, her galakside milyonlarca güneş var." (Aydın Boysan)
-
[isim]
Gök ada
- LAKAYDİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İlgisizlik
- "Hâlinde bir gevşeklik ve lakaydi vardı." (Peyami Safa)
-
[isim]
İlgisizlik
- HORTLAK
-
-
[isim]
Mezardan çıkarak insanları korkuttuğuna inanılan yaratık, hayalet
-
[isim]
Mezardan çıkarak insanları korkuttuğuna inanılan yaratık, hayalet
- AHLAKÇA
-
-
[zarf]
Ahlak anlayışına göre, ahlak değerleri bakımından, ahlaken
-
[zarf]
Ahlak anlayışına göre, ahlak değerleri bakımından, ahlaken
- LAKLAKA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gereksiz, anlamsız, boş söz
-
[isim]
Gereksiz, anlamsız, boş söz
- YATALAK
-
-
[sıfat]
Felç, sakatlık vb. bir sebeple yataktan kalkamayan (kimse)
- "Şu rezalete bakın, yatalak gibi uzanmışlar." (Ömer Seyfettin)
- "Bu kapanık, rutubetli yerde yatalak olup kalmaktan kurtulurum." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[sıfat]
Felç, sakatlık vb. bir sebeple yataktan kalkamayan (kimse)
- KABALAK
-
-
[isim]
Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı ordusunda kullanılmış olan, şapkaya benzeyen bir tür başlık
- "Kendisi, ayağında postallar, sırtında kaput, başında kabalak, Çanakkale cehenneminde askerliğini yaparken..." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı ordusunda kullanılmış olan, şapkaya benzeyen bir tür başlık
- VELAKİN
- ...
- FELAKET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Büyük zarar, üzüntü ve sıkıntılara yol açan olay veya durum, yıkım, bela
- "İnsanların korkması icap eden en büyük felaket, kötü ahlaktır." (Samiha Ayverdi)
-
[sıfat]
Çok kötü
- "Felaket bir yazı."
-
[sıfat]
Şaşırtıcı, hayrete düşürücü
- "Bu kız felaket."
-
[isim]
Büyük zarar, üzüntü ve sıkıntılara yol açan olay veya durum, yıkım, bela