İçinde l olan 4 harfli 401 kelime var. İçerisinde L harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında l harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu l harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- HELE
-
-
[bağlaç]
Özellikle
- "O gün gelsin neşemiz tazelensin de gör / Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör." (Melih Cevdet Anday)
- "Hele bak, nasıl çalışıyor."
- "Hele bir dinlemesin."
-
"Sonunda" anlamıyla geciken davranışları bildirmek için kullanılan bir söz
-
Uyarma, korkutma veya söz verme anlatan bir söz
- "Sınıfını geç hele öyle bir hediye alacağım ki."
-
[bağlaç]
Özellikle
- LAOS
- ...
- RÖLE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir cismin veya bir gücün biçimini değiştirmeye yarayan alet, değiştirgeç, konvertisör
-
[isim]
Bir cismin veya bir gücün biçimini değiştirmeye yarayan alet, değiştirgeç, konvertisör
- VASL
- ...
- ALLI
-
-
[sıfat]
Üzerinde al renk bulunan
- "Allı basma."
-
[sıfat]
Üzerinde al renk bulunan
- ASIL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şeyin kendisi, örnek, kopya karşıtı
- "Bir belgenin aslı."
- "Söylenenlerin aslı çıkarsa güç duruma düşecek."
- "Ömrü savaş içinde geçer insanın, aslına bakarsan, ekmeğini topraktan çıkarmak için." (Azra Erhat)
-
Kök, köken, kaynak
- "Yazının aslı resimdir."
-
Gerçeklik
- "Bu haberin aslı yok."
-
Soy, nesep
- "İnsan dedi, aslını unutmamalıdır." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Gerçek, esas, hakikat
- "Genç kızın bıraktığı mektup asıl sebebi meydana çıkarmıştı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Bir şeyin temelini oluşturan, ana
-
[sıfat]
Aranılan nitelikleri en çok kendinde toplamış olan
- "Asıl sanat budur."
-
[sıfat]
Bir görevde sürekli bulunan, yedek karşıtı
- "Asıl jüri üyesi toplantıya gelmediğinden yedek üye çağrıldı."
-
(a'sıl) Gerçekten, gerçek olarak
- "İşin asıl tuhaf tarafı. Kabahat asıl bundadır."
-
[isim]
Bir şeyin kendisi, örnek, kopya karşıtı
- KİLS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kireç taşı
-
[isim]
Kireç taşı
- UTLU
-
-
[sıfat]
İffetli
-
[sıfat]
İffetli
- LAVA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[ünlem]
Herhangi bir yere yanaşmış filikanın kürek çekmeksizin ilerlemesi için verilen buyruk
-
[ünlem]
Herhangi bir yere yanaşmış filikanın kürek çekmeksizin ilerlemesi için verilen buyruk
- SÜLF
-
Kelime Kökeni : Latince
-
[isim]
Kükürt
-
[isim]
Kükürt
- İLKE
-
-
[isim]
Temel düşünce, temel inanç, umde, unsur, prensip
- "İlkelerine sıkı sıkıya bağlı, bilinçli ve ödün vermez bir insandı." (Haldun Taner)
-
Temel bilgi
- "Kimyanın ilkeleri."
-
Öge
- "Atomlar cisimlerin ilkeleridir."
-
Davranış kuralı
- "Bence ahlakın bir ilkesi, bir kökü vardır. Sana yapılmasını istemediğini sen de başkasına yapma." (Nurullah ataç)
-
Her türlü tartışmanın dışında sayılan öncül, mebde, umde, prensip
-
[isim]
Temel düşünce, temel inanç, umde, unsur, prensip
- LOCA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Tiyatro, sinema vb. eğlence yerlerinde veya parlamento salonlarında özel bölme
- "O burada, cebinde loca bileti, rezil gibi bekliyordu." (Haldun Taner)
-
Masonların toplantı yeri
-
[isim]
Tiyatro, sinema vb. eğlence yerlerinde veya parlamento salonlarında özel bölme
- UÇLU
-
-
[sıfat]
Ucu olan, ucu çıkan
- "Bu iki uçlu davanın ise bence bir tek hedefi vardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Filtreli (sigara)
-
[sıfat]
Ucu olan, ucu çıkan
- FİLM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Fotoğrafçılıkta, radyografide ve sinemacılıkta resim çekmek için kullanılan, selülozdan, saydam, bükülebilir şerit
- "Sanki buraya film çevirmeye gelmişti." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir oyunun bütününü taşıyan şerit veya şeritlerin bütünü
-
Sinemalarda gösterilen eser
-
Camlara yapıştırılarak içerinin görünmesini engelleyen bir tür ince yaprak
-
[isim]
Fotoğrafçılıkta, radyografide ve sinemacılıkta resim çekmek için kullanılan, selülozdan, saydam, bükülebilir şerit
- KALE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Düşmanın gelmesi beklenilen yollar üzerinde, askerî önem taşıyan şehirlerde, geçit ve dar boğazlarda güvenliği sağlamak için yapılan kalın duvarlı, burçlu, mazgallı yapı, kermen
-
Satranç tahtasının dört köşesine dikilen, tahtanın bir tarafından diğer tarafına kadar düz olarak boş hanelerde gidebilen kale biçiminde taş
-
Genellikle bir düşüncenin savunulduğu, sürdürüldüğü yer
-
Takımla oynanan bazı top oyunlarında topun sokulmasına çalışılan yer
-
[isim]
Düşmanın gelmesi beklenilen yollar üzerinde, askerî önem taşıyan şehirlerde, geçit ve dar boğazlarda güvenliği sağlamak için yapılan kalın duvarlı, burçlu, mazgallı yapı, kermen
- ŞALİ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Tiftikten yapılan bir cins ince kumaş
- "Ankara şalisi. Bayrak yapılan şali."
-
[isim]
Tiftikten yapılan bir cins ince kumaş
- LALA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Çocuğun bakım, eğitim ve öğretimiyle görevli kimse
- "Mekteple ev arasında daima bir lalanın refakatinde gidip gelmeye alıştı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Şehzadelerin özel eğitmenleri
-
[ünlem]
Padişahların vezirlerine seslenirken kullandıkları bir söz
-
[isim]
Çocuğun bakım, eğitim ve öğretimiyle görevli kimse
- SLAV
- ...
- PLAK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Sesleri kaydetmek ve kaydedilen sesleri yeniden pikap veya gramofonda dinlemek amacıyla hazırlanan plastik daire biçiminde yaprak
- "Tamburi Cemil Bey çalıyor eski plakta." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Metal nesne, plaka
-
[isim]
Sesleri kaydetmek ve kaydedilen sesleri yeniden pikap veya gramofonda dinlemek amacıyla hazırlanan plastik daire biçiminde yaprak
- SEUL
- ...