İçinde kulak olan 14 kelime var. İçerisinde KULAK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında kulak olan kelimeler listesine ya da Sonu kulak ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler

11 Harfli Kelimeler

KULAKDAVULU, KULAKSIZLIK

10 Harfli Kelimeler

KAMIŞKULAK

9 Harfli Kelimeler

EKŞİKULAK, KABAKULAK, KARAKULAK, KULAKTOZU

8 Harfli Kelimeler

KULAKÇIK, KULAKLIK, KULAKSIZ, KULAKTAN

7 Harfli Kelimeler

KULAKÇI, KULAKLI

5 Harfli Kelimeler

KULAK


Kelime bulma makinesi

A K K L U Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

5 Harfli Kelimeler

KUKLA, KULAK

4 Harfli Kelimeler

KUKA, KULA, ULAK

3 Harfli Kelimeler

KAK, KAL, KUL, LAK, ULA

2 Harfli Kelimeler

AK, AL, LA

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

KULAKSIZLIK
...
KULAKDAVULU
...
KAMIŞKULAK

  1. [isim] Kulakları ince, düzgün ve dik at

KARAKULAK

  1. [isim] Kedigillerden, çakala benzer vahşi bir hayvan (Caracal melanotis)

KABAKULAK

  1. [isim] Tükürük bezlerinin, özellikle kulak altı bezlerinin iltihaplanmasıyla beliren bulaşıcı, salgın ve ateşli bir hastalık, kabaşiş
    • "Kabakulak hastalığı."
    • "Ahmet kabakulak oldu, üç hafta evden dışarıya çıkamadı."

KULAKTOZU

  1. [isim] Kulak memesi

EKŞİKULAK

  1. [isim] Kuzukulağı

KULAKÇIK

  1. [isim] Kalbin üst bölümünde bulunan ve sağdaki ana toplardamarlardan, soldaki akciğer toplardamarlarından kanı alıp karıncıklara veren iki boşluğun adı

KULAKLIK

  1. [isim] Kulakları soğuk, rüzgâr vb. dış etkilerden korumak için kulak kepçesini örtecek biçimde yapılmış kılıf
  2. Radyo, telefon, telsiz vb.nde kulak ile verici arasında ses bağlantısı kurmaya yarayan araç
  3. Ağır işitenlerin daha iyi işitebilmek için kulaklarına taktıkları pilli araç

KULAKSIZ

  1. [sıfat] Kulak kepçesi olmayan

KULAKTAN

  1. [zarf] Sadece duyarak, dinleyerek
    • "Fırat sultan bu okçu şehzadeye kulaktan âşık olmuş." (Refik Halit Karay)

KULAKÇI

  1. [isim] Kulak, burun, boğaz hekimi

KULAKLI

  1. [sıfat] Kulağı herhangi bir biçimde olan
    • "Küçük kulaklı."
  2. Kulağa benzer çıkıntısı olan
  3. [isim] Sapının ucunda kulak biçiminde iki geniş çatalı bulunan bir çeşit yatağan
  4. [isim] İki tarafında tutulacak yeri olan yayvan tencere, kazan

KULAK

  1. [isim] Başın her iki yanında bulunan işitme organı
    • "Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." (Hüseyin Cahit Yalçın)
    • "Bazıları hava kirlenmesinde olduğu gibi bu eleştirileri kulak ardı ediyorlar." (Haldun Taner)
    • "Bunların sözlerine ne diye kulak asıyor, ona göre yapacağın işi kestiriyorsun?" (Memduh Şevket Esendal)
    • "Bir kere söze başladı mı isterdi ki herkes kulak kesilip onu dinlesin." (Haldun Taner)
  2. Bu organın, sesleri toplayıp içeriye almaya yarayan dış bölümü
    • "Elleriyle kulaklarını tıkayıp yatağının yanında tortop oldu." (Halide Edip Adıvar)
  3. Balıklarda başın iki yanında bulunan ve ağızdan alıp solungaçlardan geçirdiği suyu dışarıya vermeye yarayan yarıklardan her biri
  4. Telli çalgılarda tel germeye yarayan burgu
  5. Sabanın toprağa giren kısmının iki yanında bulunan ve toprağı yollara dökmeye yarayan parça
  6. Akarsuların ve özellikle göllerin karaya giren ve durgunlaşan yerleri
  7. Seslerin uygunluğunu seçebilme ve değerlendirebilme yeteneği

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü