İçinde g olan 6 harfli 517 kelime var. İçerisinde G harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında g harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu g harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

GEZGİN

  1. Gezmek, tanımak, görmek, dinlenmek amacıyla geziye çıkan (kimse), gezici, gezmen, seyyah

MANGIR

  1. [isim] Bakırdan yapılmış, iki buçuk para değerinde sikke
  2. Nargile lülesine konulmak için kömür tozundan yapılan, çabuk tutuşur, tavla pulu biçiminde bir çeşit yakacak
  3. Para
    • "Muhakkak işin ucunda mangır olmalı amca yoksa içeriye giremezsin." (Halide Edip Adıvar)

ÖGLENA

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Tatlı sularda yaşayan, kamçı biçimindeki uzantısı ile hareket eden mekik biçimindeki bir hücreli

GERDEL

Kelime Kökeni : Rumca

  1. [isim] Süt vb. şeyler koymaya, hayvanlara yem vermeye yarayan kova biçiminde tahta veya deriden kap
  2. Gemilerde temizlik işlerinde kullanılan, saç veya pirinç çemberli tahta kova

GÜMÜŞİ

Kelime Kökeni : Türkçe

  1. [isim] Gümüş rengi
  2. Bu renkte olan

MAZGAL

Kelime Kökeni : Rumca

  1. [isim] Kale duvarlarında iç yanı geniş, dış yanı dar delik
  2. Yağmur sularını kanalizasyon şebekesine çekmek için kullanılan üzeri parmaklıklı demirle kapatılmış delik

DEGAJE

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [sıfat] Serbest, geniş
  2. Açık

GEDMEK

  1. [-i] Gedik açmak, çentmek, delmek

GÖZEVİ

  1. [isim] Göz yuvası
    • "Şimdi yeşil mavi gözleri daha keskin, gözevleri daha çöküktü." (Selim İleri)

PUDİNG

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Meyve, bisküvi vb. ile yapılan bir tür sütlü tatlı
  2. Çakıl ve taş kırıntılarının kendi kendine çimentolaşmasından oluşmuş kütle

BEŞGEN

  1. [isim] Beş kenarlı çokgen, muhammes
  2. [sıfat] Bu biçimde olan

GÖKÇÜL

  1. [isim] Maviye çalan renk
  2. [sıfat] Bu renkte olan
  3. [sıfat] Gökle ilgili, semavi

GÜMRAH

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Aşırı derecede büyümüş olan (bitki)
    • "Uzun zamandır ıssız, bakımsız kaldığı için o gümrah yeşillikler bölgesinde yılanlar türediği biliniyordu." (Ruşen Eşref Ünaydın)
  2. Deli dolu akan (su)
  3. Gür, yüksek, kuvvetli (ses)
  4. Uzun, sık ve dalgalı (saç)

KENGER

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Birleşikgillerden, yaprakları dikenli yaban bir bitki, eşek dikeni, kengel (Cynara cardunculus)

GENSEL
...
GÖRMEK

  1. [-i] Göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek
    • "Merdivenin başındaki paravanın arkasında garip bir sahne gördüm." (Aka Gündüz)
    • "Birini çağırıp o güvercinleri vereyim de sen de gör." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Peki ama sen Paşa babanı çok severdin ... göreceğin gelmedi mi?" (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Haydi göreyim seni, bu işi yapıver."
  2. Anlamak, kavramak, sezmek
    • "Türk iradesinin ne demek olduğunu da sen göreceksin." (Ruşen Eşref Ünaydın)
    • "Bir saniye içinde hasret ve firkati hiç görmemişe dönersiniz." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. Yanına gidip konuşmak
    • "Bugün müdürü göreceğim."
  4. Bir şey hakkında bir yargıya varmak, değerlendirmek
  5. Belirli bir zamanın içinde bir olaya tanık olmak, yaşamak
    • "Hangi memlekete gitsek resmî makamlar kadar halkın da rağbetini görürdük." (Falih Rıfkı Atay)
  6. Yapmak, etmek
    • "İş görmek. Masraf görmek."
  7. [-den] Kendisine yapılmak, bir davranışla karşılaşmak, maruz kalmak
  8. [-den] Almak
    • "Birinden ders görmek."
  9. [nsz] Bir şeye erişmek
    • "Cebi para görmek. Yardım görmek."
  10. Çok değer vermek
    • "Gözü yalnız parayı görüyor."
  11. [nsz] Bir işleme uğramak
    • "Teftiş görmek. Tedavi görmek."
  12. [nsz] Yüzü bir yöne doğru olmak, bakmak
    • "Ev güneş görüyor."
  13. Ziyaret etmek
  14. Karşılaşmak, rastlaşmak
  15. [-le] Gözlerin görmediği durumlarda başka duyu organlarıyla algılamak
    • "Körler parmaklarıyla görürler."
  16. [nsz] Sahne olmak, geçirmek
    • "Bu ova çok savaş gördü."
  17. Saymak, herhangi bir şey gibi görmek
  18. Gezmek
    • "Ankara'yı gördün mü?"
  19. Vermek
    • "Madem ikramiye kazandın, bizi de gör."
  20. Karşı oyuncunun yapacağı vuruşu önceden kestirip ona göre durum almak

KIYGIN

  1. [sıfat] Mağdur

NERGİS

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Nergisgillerden, çiçekleri ayrı veya bir kök sap üzerinde şemsiye durumunda, açılmadan önce bir yenle örtülü bulunan ve bazı türlerinde beyaz, bazılarında sarı renkte, 20-80 cm yükseklikte, soğanlı bir süs bitkisi (Narcissus)

GÖRELE
...
ÇÖZGÜN

  1. [sıfat] Çözülmüş, dağılmış
  2. Erimeye başlamış, yumuşamış (kar, buz)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü