İçinde en olan 4 harfli 49 kelime var. İçerisinde EN bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında en olan kelimeler listesine ya da Sonu en ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

E N Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

EN, NE

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

DENK

  1. [sıfat] Ağırlık bakımından eşit olan
    • "Neleri, nasıl yazacağımıza gelince, yaşadığım günden başlayıp, denk geldikçe geriye dönüşlerle." (Nezihe Meriç)
    • "Bizimkinin evde olmadığı bir zamana denk getirirsem çağıracağım, bakalım gelecek mi?" (Çetin Altan)
    • "Şehrin ortasında bir kurulu düzen var ki dengi dengine işleyip duruyor." (Nezihe Meriç)
  2. 0,80175 g olan ağırlık ölçü birimi
    • "Dolunun her biri, denk gelse bir kafa yarardı." (Tarık Buğra)
  3. Uygun, nitelik yönünden eşit

SENA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Övgü, övme

MENÜ

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Yenecek yemeklerin listesi
  2. Sofraya çıkarılacak yemeklerin hepsi
  3. Komut veya seçenek listesi

ETEN

  1. [isim] Etene
  2. Yemişlerin yenilen bölümü

ENSE

  1. [isim] Boynun arkası
    • "Cebinden küçücük siyah bir mendil çıkardı. Yüzünü, gözünü, ensesini, boynunu sildi." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Güneş, bütün gün enselerinde boza pişirmiş, vücutlarının teri mintanlarının üstüne çıkmıştı." (Haldun Taner)
    • "Polisler ikametgâhsız diye ensene yapışırlar, seni deliğe tıkarlar." (Yahya Kemal Beyatlı)

ESEN

  1. [sıfat] Ruhsal ve bedensel olarak sağlıklı, sıhhatli, salim
    • "Şen ve esen kalınız."

FREN

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Bir makinenin, herhangi bir taşıtın hızını kesmeye veya onu durdurmaya yarayan mekanizma

SENE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Yıl
    • "Önde zeytin ağaçları arkasında yâr / Sene 1946 / Mevsim sonbahar" (Bedri Rahmi Eyuboğlu)

GENÇ

  1. [sıfat] Yaşı ilerlememiş olan, ihtiyar karşıtı
    • "Genç kızı bir gece pencerede görmüştü." (Haldun Taner)
  2. Gelişmesini tamamlamamış olan (bitki, hayvan)
    • "Genç ağaç. Genç at."
  3. Gençlikteki özelliklerini koruyan, dinç
  4. Zihin bakımından yeterince gelişmemiş, toy
  5. Yeni gelişmekte olan, kısa bir geçmişi olan
    • "Atatürk'ün tabutu arkasından ağlayan on beş milyon Türk'ün yaşadığı, genç Türkiye mutluydu." (Burhan Felek)

PENA

Kelime Kökeni : İtalyanca

  1. [isim] Telli sazları çalmaya yarayan ve kemik, boynuz vb. şeylerden yapılan çalma aracı, mızrap, çalgıç

ÖREN

  1. [isim] Eski yapı veya şehir kalıntısı, harabe, virane

FENT

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Düzen, hile

PENS

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Giysilerde bazı yerlerden içeriye doğru daraltılarak dikilmiş bölüm
  2. Kıskaç biçiminde iğne
  3. Pense
    • "Önce topu ateşe gösterdi, elinin yandığını anlayınca uzun bir pensle tuttu, ateşe uzattı." (Rıfat Ilgaz)

ENLİ

  1. [sıfat] Eni büyük olan, geniş
    • "Kenarları gençliğinde işlediği enli dantellerle çevrili patiska örtülü minderlerde oturuyordu." (Cahit Uçuk)

TREN

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Demir yolunda yolcu ve yük taşımakta kullanılan, bir veya birkaç lokomotif tarafından çekilen vagonlar dizisi, katar, şimendifer
    • "O gece Eskişehir'den son kalkan trenle Ankara'ya dönüyordu." (Ruşen Eşref Ünaydın)

ÖZEN

  1. [isim] Bir işin elden geldiğince iyi olmasına çabalama, özenme, itina, ihtimam
    • "Yenisini onlar özenle bileğime geçirdiler." (Haldun Taner)
    • "Çay bitmesin diye yudum yudum içmeye büyük özen gösterirler." (Salâh Birsel)

BENT

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Bağ, rabıt
    • "Kalabalık göz açıp kapayıncaya kadar beni kapmış, direncimi kırıp ruhumu ufalayarak kendine bent etmişti." (Atilla İlhan)
  2. Kitaplarda kendi içinde bütünlük oluşturan bölüm
  3. Su biriktirmek için akan suyun önüne yapılan set, büğet
    • "Bentler, hakikaten Osmanlı medeniyeti eserlerinden örnek verecek heybetli tesislerden imiş." (Ahmet Rasim)
  4. Gazete yazısı
  5. Bir şiirdeki dörtlüklerin her biri, bağlam
  6. Kanun maddesi

FENA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] İyi nitelikte olmayan, kötü
    • "Rüşvet aslında fena şeydir fakat daha fenası rüşvet ayıplığını kaybetmişliktir." (Burhan Felek)
    • "Bütün bu hatıraların yerini bir tek duygu, fena bir duygu, fenayım, fena oluyorum duygusu kapladı." (Peyami Safa)
  2. Üzücü
    • "Bu savaş yılları o kadar fena ve ağır felaketler öğretmişti ki..." (Halide Edip Adıvar)
    • "Bu koku beni fena etti."
  3. İstenilen ve gereken nitelikte olmayan (kimse)
    • "Fena bir öğrenci."
  4. Hoşa gitmeyen, rahatsız edici
    • "Fena günler yaşadığına inanmak için bin şahit lazım." (Refik Halit Karay)
  5. Davranışları toplumun ahlak anlayışına uymayan
    • "Siz fena adamsınız, odanıza geldiğime bin kere pişman oldum." (Peyami Safa)
  6. [zarf] Çok
    • "Tenis oynarken bileğim burkuldu, berbat, fena acıyor." (Peyami Safa)

SENT

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Doların yüzde biri değerinde para birimi

ENAM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Yaratılmış bütün canlılar
  2. Halk

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü