İçinde e olan 2 harfli 31 kelime var. İçerisinde E harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında e harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu e harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ER

  1. [isim] Erkek
    • "Noksansız bir çeyiz ve düğünle iyi bir ere verilen Zeynep'in hissesi ayrılmıştır." (Tarık Buğra)
    • "Ninesini, kardeşini beslemiş hatta kız kardeşini ere vermişti." (Halide Edip Adıvar)
  2. İşini iyi bilen, yetenekli kimse
    • "Sanat eri çalışır, bir eser kor ortaya, onun güzel olduğuna inanır, o güzelliği herkesin anlamasını, kavramasını ister." (Nurullah ataç)
  3. [sıfat] Kahraman, yiğit
  4. Rütbesiz asker, nefer
    • "Düşman erleri arasında Fransızlar da vardır." (Salâh Birsel)
  5. Koca

EM

  1. [isim] İlaç, merhem

EH

  1. [ünlem] "Olur, peki veya fena değil" anlamlarında kullanılan bir söz
    • "Eh! Bize gerekli olan da o; bütçemizi doğrultur, pansiyoner olmaktan vazgeçeriz." (Atilla İlhan)
  2. Bezginlik anlatan bir söz
    • "Eh, dün geceki kafayla bu kadarı olacaktı elbet!" (Necati Cumalı)

  1. [isim] Birbirinin aynı olan veya birbirine çok benzeyen iki şeyden her biri, benzeri
    • "Çorabın öbür eşini yerden almak için sol ayağını uzatıyordun." (Ömer Seyfettin)
    • "Bir zamanlar Akıntıburnu'nda çalarken, İstanbul'da eşi manendi yokmuş." (Haldun Taner)
  2. Karı kocadan her biri, hayat arkadaşı, refik, refika
    • "Kadın diye eşini bellemiş, dürüst, aile babası bir adamdır." (Zeyyat Selimoğlu)
  3. Birlikte yaşayan dişi ve erkek hayvandan her biri
    • "Güvercin eşini arıyor."
  4. İkişer kişilik gruplarla oynanan oyunlarda, ortak oynayan iki kişiden her birinin öbürüne göre durumu, partner
    • "Briçte kuvvetli bir eş seçti."
  5. Kuma, ortak
  6. Arkadaş
  7. Etene

JE

  1. Türk alfabesinin on üçüncü harfinin adı, okunuşu

ZE

  1. Türk alfabesinin yirmi dokuzuncu harfinin adı, okunuşu

ÇE

  1. Türk alfabesinin dördüncü harfinin adı, okunuşu

RE

  1. Türk alfabesinin yirmi birinci harfinin adı, okunuşu

DE

  1. Türk alfabesinin beşinci harfinin adı, okunuşu

EY

  1. [ünlem] Kendisine söz söylenilen kimse veya kimselerin dikkati çekilmek istendiğinde adın başına getirilen ve uzatılabilen bir seslenme sözü
    • "Ey arkadaş!"
  2. Usanç anlatan bir seslenme sözü
    • "Ey, artık çok oluyorsun!"

EV

  1. [isim] Yalnız bir ailenin oturabileceği biçimde yapılmış yapı
    • "Annemden kalma bir evim vardı. Onu rehine koyarak bir ev tuttuk." (Ömer Seyfettin)
    • "Hiç evlenmeyen kız olur muymuş, evde kalmış mı dedirtecen kendine?" (Emine Işınsu)
    • "Evlerden ırak, dağ gibi delikanlı iki günde devrildi gitti."
  2. Bir kimsenin veya ailenin içinde yaşadığı yer, konut, hane
    • "Ana oğul, yeni kiraladıkları eve bir pazar günü taşındılar." (Necati Cumalı)
    • "Öğrencilerin bir bölümü, ilk yılı yurtta geçirse bile ikinci yıldan başlayarak eve çıkmayı yeğler." (Ahmet Cemal)
  3. Aile
    • "Evine bağlı bir adam."
  4. Soy, nesil

ME

  1. Türk alfabesinin on altıncı harfinin adı, okunuşu

KE

  1. Türk alfabesinin on dördüncü harfinin adı, okunuşu

EL

  1. [isim] Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü
    • "El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk." (Zeki Ömer Defne)
    • "Oturup kör gibi, namerde el açmak iyi mi?" (Mehmet Akif Ersoy)
    • "Ben, el ayak çekildikten sonra, odanın kapısını sürmeleyip kitaplarımla baş başa kalmak saatini beklerdim." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Tarzının, yönteminin piyasadan el ayak çekmek zorunda kalacağını açık seçik kavrıyorsunuz." (Selim İleri)
  2. Sahiplik, mülkiyet
    • "Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı bu eve yatırdım."
    • "Elbette birçok önemli konulara el attı ama ulusumuzun temel sorunlarından bazıları yüzüstü duruyor." (Talât Halman)
    • "Durup el bağlayalar yâran saf saf." (Baki)
    • "Bizi işimizde gücümüzde serbest bırakmak şöyle dursun, çoluk çocuğumuzun nafakasına el koymaya kalkıştılar..." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  3. Kez, defa
    • "Yalnız, şu var ki doktor işe el koyduğu gibi hastalık bir nevi resmiyet alır." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Elbet bir gün elime düşersin."
  4. İskambil oyunlarında oynama sırası
    • "Çocuk iyi bir öğretmenin eline düştü."
  5. İskambil oyunlarında her bir tur
  6. Yönetim, baskı, etki
    • "Bu topraklar düşman elinden kurtarıldı."
  7. Bazı nesne ve araçların tutmaya yarayan bölümü
    • "Kapı eli."

ET

  1. [isim] İnsanlarda, hayvanlarda deri ile kemik arasındaki kas ve yağdan oluşan tabaka
    • "Bu koyunda hiç et yok, pek zayıf."
    • "Ye de biraz et, can tut." (Refik Halit Karay)
    • "Aşkımemnu'da Firdevs Hanım'ı inanılmaz bir başarıyla ete kemiğe dönüştürmüş." (Selim İleri)
  2. Kasaplık hayvanlardan sağlanan kaslardan oluşmuş besin maddesi
    • "Bu, kurumuş pastırma renginde bir et parçası idi." (Haldun Taner)
  3. Ten
    • "Gömleği yırtılmış, eti görünüyor."
  4. Meyvelerde çekirdekle deri arasındaki bölüm
    • "Bu zeytinde et denecek bir şey yok."

GE

  1. Türk alfabesinin sekizinci harfinin adı, okunuşu

SE

  1. Türk alfabesinin yirmi ikinci harfinin adı, okunuşu

ES

  1. [isim] Notada duraklama zamanı ve bunu gösteren işaretin adı
    • "Dörtlük es. Sekizlik es."
    • "Ama katil Farslı olunca bunu es geçiyorlarmış." (Haldun Taner)

NE

  1. Türk alfabesinin on yedinci harfinin adı, okunuşu

EK

  1. [isim] Bir şeyin eksiğini tamamlamak için ona katılan parça
    • "Yazının ekleri."
    • "Ben doğrusu beğeniyorum, dedi, kadın yağ satıyor, yumurta satıyor, ekini belli etmiyor ya!" (Memduh Şevket Esendal)
  2. Bir gazete veya derginin günlük yayımından ayrı ve ücretsiz olarak verdiği parça, ilave
    • "Gazetenin haftalık sanat ve edebiyat eki."
  3. Sonradan katılan, dikilen, yapıştırılan parçanın belli olan yeri
  4. İki borunun birbirine birleştirildiği yer
  5. [sıfat] Eklenmiş, katılmış
    • "Okul müdürüyken, okulun ek inşaatında hamallarla birlikte çalışmış." (Haldun Taner)
  6. Kelime türetmek veya kelimenin görevini belirtmek için kullanılan şekil verici ses veya sesler, lahika

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü