İçinde aa olan 6 harfli 26 kelime var. İçerisinde AA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında aa olan kelimeler listesine ya da Sonu aa ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- İCRAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yapılan işler, çalışmalar, uygulamalar
- "Edebiyat konusunda hükûmet daima bizim fikrimizi alır, ondan sonra icraata geçer." (Haldun Taner)
-
[isim]
Yapılan işler, çalışmalar, uygulamalar
- TABAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Basımcılık
-
[isim]
Basımcılık
- SINAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Zanaat
-
[isim]
Zanaat
- CEMAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir imama uyup namaz kılan kişiler
-
İnsan kalabalığı, topluluk
- "Sonra, dağılmayan, etrafını saran cemaate dönüyor." (Tarık Buğra)
-
Bir dinden veya bir soydan olanların topluluğu
- "Önde Rum patriği, arkada bütün cemaatlerin patrikleri, hepsi sırma esvaplı ve altın taçlı, sopalarını taşa vurarak mezarın etrafını tavaf ettiler." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Bir imama uyup namaz kılan kişiler
- İFŞAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gizli bir şeyi ortaya çıkarmak için yapılan açıklamalar
- "İkimiz de hayatlarımız hakkında ifşaatta bulunmadık." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Gizli bir şeyi ortaya çıkarmak için yapılan açıklamalar
- FECAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çok acıklı, yürekler acısı durum
- "Balkan Harbinin fecaatlerinden sonraki hadiseler de malumunuzdur." (Etem İzzet Benice)
-
[isim]
Çok acıklı, yürekler acısı durum
- KANAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Elindekinden hoşnut olma durumu, kanıklık, yeter bulma, yetinme, fazlasını istememe, doyum
- "Halk, gördüklerine kanaat ederek ve oyunun bittiğini anlayarak memnun, sessizce tiyatroyu boşalttılar." (Memduh Şevket Esendal)
- "Artık Kâmuran'ın ömrümün en büyük aşkı, geleceğime bir tek hâkim kudret olduğuna kanaat getirdim." (Halide Edip Adıvar)
-
Kanma, inanma
- "Sınıfını geçeceğine kanaatim yok."
-
Kanış, kanı, inanç, düşünce
- "Biz kanaatlerimizi açık söyleriz." (Etem İzzet Benice)
-
[isim]
Elindekinden hoşnut olma durumu, kanıklık, yeter bulma, yetinme, fazlasını istememe, doyum
- BERAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Aklanma
- "Bu kararın okunuşu üzerine beraat edenler serbest bırakılmışlardı." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
[isim]
Aklanma
- İNŞAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yapı, yapı işleri
- "Arsalar satıldıktan sonra inşaat başladı." (Haldun Taner)
-
Yapma işi, yapım
- "Gemi inşaatı."
-
[isim]
Yapı, yapı işleri
- ZANAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İnsanların maddeye dayanan gereksinimlerini karşılamak için yapılan, öğrenimle birlikte deneyim, beceri ve ustalık gerektiren iş, sınaat
- "Âşık Mehmet yalnız bir zanaat sahibi değil, bir sanatkârdı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
El ustalığı isteyen işler
-
[isim]
İnsanların maddeye dayanan gereksinimlerini karşılamak için yapılan, öğrenimle birlikte deneyim, beceri ve ustalık gerektiren iş, sınaat
- MAAİLE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Ailece, ev halkıyla birlikte
- "Bir perşembe akşamı maaile atölyeye davet olunduk." (Haldun Taner)
-
[zarf]
Ailece, ev halkıyla birlikte
- SAADET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Mutluluk, ongunluk, mut, kut
- "... gecenin içinde onun parıldayan ela gözlerini görmek öyle bir saadetti ki..." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Mutluluk, ongunluk, mut, kut
- SAATÇİ
-
-
[isim]
Saat yapan, onaran veya satan kimse
-
[isim]
Saat yapan, onaran veya satan kimse
- SAATLİ
-
-
[sıfat]
Saati olan, saati bulunan
- "Sınıfın bir tek saatlisi olduğu için onu her derste birkaç defa çıkarıyor." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Saati olan, saati bulunan
- MAARİF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bilgi ve kültür
-
Öğretim ve eğitim sistemi
- "En büyük emelim, maarif vekili olarak yurdumun irfanını yükseltmektir." (Atatürk)
-
[isim]
Bilgi ve kültür
- ZİRAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tarım
-
[isim]
Tarım
- ŞENAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İğrençlik, kötülük, alçaklık
- "Bir müsteşarı elinde bulundurmak için her türlü şenaate katlanabileceğine inanmıyordu." (Peyami Safa)
-
[isim]
İğrençlik, kötülük, alçaklık
- KITAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kıtalar, ana karalar
-
Asker birlikleri
-
[isim]
Kıtalar, ana karalar
- DEFAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kereler, kezler
-
[isim]
Kereler, kezler
- MUKAAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
İçbükey
-
[sıfat]
İçbükey