İçinde a olan 4 harfli 1089 kelime var. İçerisinde A harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında a harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu a harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AKIM
-
-
[isim]
Akma işi
-
Hava, su vb. akışkan maddelerin veya elektrik yüklerinin belli bir yönde akışı, yer değiştirmesi, cereyan
- "Hava akımı."
- "Gecenin hummalı sessizliği kulaklarında yüksek voltajlı bir elektrik akımı gibi vınlıyordu." (Atilla İlhan)
-
Sanatta, siyasette, düşünce hayatında ortaya çıkan yeni bir görüş, yöntem, hareket, cereyan tarz
- "Gerçekçilik akımı."
-
Debi
-
[isim]
Akma işi
- AVAL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Ticari senetlerde, ödemeden sorumlu olanların ödememesi durumunda üçüncü bir kişinin alacaklılara senet bedelini ödeyeceğine ilişkin verdiği güvence
-
[isim]
Ticari senetlerde, ödemeden sorumlu olanların ödememesi durumunda üçüncü bir kişinin alacaklılara senet bedelini ödeyeceğine ilişkin verdiği güvence
- CEFA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Büyük sıkıntı, üzgü, eziyet, zulüm
- "Esirlikte ve cefada, millet ruhunu tavlandıran bir sır olduğuna o akşam inandım." (Ruşen Eşref Ünaydın)
- "Mektubumda yazmamış mıydım, senin yüzünden ne cefalar çektiğimi?" (Osman Cemal Kaygılı)
- "Hediye istemezler, fazla kıskanmazlar, cefaya katlanırlar, can sıkmazlar." (Peyami Safa)
-
[isim]
Büyük sıkıntı, üzgü, eziyet, zulüm
- CIVA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Atom numarası 80, atom ağırlığı 200,5, yoğunluğu 13,59 olan, donma noktası -38,8 °C olduğundan, normal sıcaklıkta sıvı olarak bulunan, gümüş renginde bir element (simgesi Hg)
-
[isim]
Atom numarası 80, atom ağırlığı 200,5, yoğunluğu 13,59 olan, donma noktası -38,8 °C olduğundan, normal sıcaklıkta sıvı olarak bulunan, gümüş renginde bir element (simgesi Hg)
- CÜDA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Yurt, baba ocağı gibi çok sevilen şeylerden ayrılmış olan, uzak kalmış olan
- "Canı, cananı bütün varımı alsın da Hüda, / Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda." (Mehmet Akif Ersoy)
-
[sıfat]
Yurt, baba ocağı gibi çok sevilen şeylerden ayrılmış olan, uzak kalmış olan
- DAHİ
-
-
[bağlaç]
Da, de
- "Ben dahi gideceğim."
-
Bile
- "Artık gelse dahi beni bulamaz."
-
[bağlaç]
Da, de
- DART
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Bakınız oklama (2)
-
[isim]
Bakınız oklama (2)
- NAİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Erişmiş, ele geçirmiş, başarmış, kazanmış, ulaşmış
- "Ondan öteki hayvanların kaçmadığını görünce emeline nail oldu." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
Erişmiş, ele geçirmiş, başarmış, kazanmış, ulaşmış
- PATA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Oyunda yenen ve yenilen olmaması, berabere kalma
-
[isim]
Oyunda yenen ve yenilen olmaması, berabere kalma
- POSA
-
-
[isim]
Suyu alınmış her tür yiyecek maddesinin artığı
- "Onlar öyledir, adamın posasını çıkarırlar, dedi." (Refik Halit Karay)
-
Tortu, çökelti
-
Ezilmiş pancarın soğuk suda birkaç kez sıkılmasından sonra geriye kalan ve suda erimeyen artık
-
[isim]
Suyu alınmış her tür yiyecek maddesinin artığı
- ALIN
-
-
[isim]
Yüzün, kaşlarla saçlar arasındaki bölümü
- "Bütün savaşlardan alnının akıyla çıkmış bir denizci. Hiç yenik düşmemiş." (Zeyyat Selimoğlu)
- "Alnımın ne kara yazısı varmış." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Bazı şeylerin önü, ön yüzü
-
Karşı
- "Güneşin alnında durma."
-
Bir ocakta her türlü ayak, galeri, baca, kuyu ve yolun ilerletilmekte olan yüzeyi
-
[isim]
Yüzün, kaşlarla saçlar arasındaki bölümü
- APSE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Çıban
-
[isim]
Çıban
- FAAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Çok çalışan, çalışkan, canlı, hareketli, aktif
- "Medeni milletlerarasında faal bir unsur olabileceğimizi ispat etmemiz lazımdır." (Falih Rıfkı Atay)
-
Çalışır durumda olan
-
Etkin
-
[sıfat]
Çok çalışan, çalışkan, canlı, hareketli, aktif
- FARS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Güldürü
-
[isim]
Güldürü
- FOŞA
-
-
[isim]
Tombul fındık grubunda standart bir fındık çeşidi
-
[isim]
Tombul fındık grubunda standart bir fındık çeşidi
- HALA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Babanın kız kardeşi, bibi
-
[isim]
Babanın kız kardeşi, bibi
- SEFA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gönül rahatlığı, rahatlık, kaygısız ve sakin olma
- "Her şahsa kendi ismiyle sefa geldin derdi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Şöyle bir iki parça, sağlam nevinden irat ve akar edinip efendi efendi yan gel, sefana bak." (Ercüment Ekrem Talu)
- "Uzun yıllar cefasını çektiği Yokuş'un sefasını sürecekti artık." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Eğlence, zevk, neşe
- "Beni tam manasıyla mesut eden de asıl bu çeşit tatil sefalarıydı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Gönül rahatlığı, rahatlık, kaygısız ve sakin olma
- ADAŞ
-
-
[isim]
Adları aynı olanlardan her biri
- "Adaşının, neyin nesi olduğunu hiç bilmiyordu." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Adları aynı olanlardan her biri
- AFET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çeşitli doğa olaylarının sebep olduğu yıkım
- "O yıl su baskınları bir afet gibiydi."
-
Kıran
-
[sıfat]
Çok kötü
- "Şöhret gibi servetin de afet olduğunu yeni anlıyordum." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Güzelliği ile insanı şaşkına çeviren, aklını başından alan kadın
- "Gül yüzlü bir afetti ki her busesi lale." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Hastalıkların dokularda yaptığı bozukluk
-
[isim]
Çeşitli doğa olaylarının sebep olduğu yıkım
- ARAÇ
-
-
[isim]
Bir iş yapmakta veya sonuçlandırmakta, gücünden yararlanılan nesne
-
Kişiler veya nesneler arasında bağlantı sağlayan şey, vasıta
- "Dil, anlaşmayı sağlayan bir araçtır."
-
Taşıt
- "Taşıt araçlarına hiç binmez, yaz kış asker postalları ile kilometrelerce yolu yaya yürürdü." (Haldun Taner)
-
[isim]
Bir iş yapmakta veya sonuçlandırmakta, gücünden yararlanılan nesne