Sonunda h olan 5 harfli 60 kelime var. H harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde h harfi olan kelimeler listesine ya da başında h harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- TAMAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Açgözlülük
- "Kalpler soğuk; gözler, tamah ve ihtiras ile yanıyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Açgözlülük
- FIKIH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şeyi, gereği gibi, iyice anlayıp bilme
-
İslam hukukunda din ve dünya işleri ile ilgili ana kaynaklardan yararlanarak konulmuş olan kuralların bütünü
-
[isim]
Bir şeyi, gereği gibi, iyice anlayıp bilme
- EBLEH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Akılsız, budala, alık
-
[sıfat]
Akılsız, budala, alık
- FESİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Verilmiş bir yargıyı kaldırma, bozma
- "Fesih kararı."
-
Dağıtma, dağıtılma
- "Parlamentonun feshi."
-
[isim]
Verilmiş bir yargıyı kaldırma, bozma
- MEDİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Övme, övgü
- "Gel ha güzel ha methin söyleyim / Ağzın şeker, dudakların bal gibi." (Dadaloğlu)
-
[isim]
Övme, övgü
- ESSAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Doğru, gerçek
-
[sıfat]
Doğru, gerçek
- FETİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şehir veya ülkeyi savaşarak alma
-
[isim]
Bir şehir veya ülkeyi savaşarak alma
- FASİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Açık ve düzgün (anlatış)
- "... sözleri daha fasih çıkarmak için hafif şapırtılarla oynayan kırmızı dudaklarına takılıyordu." (Peyami Safa)
-
Açık ve düzgün konuşma yeteneği olan
-
[sıfat]
Açık ve düzgün (anlatış)
- SİLAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Savunmak veya saldırmak amacıyla kullanılan araç
- "Üç serseri birbirleriyle silah silaha girmişler." (Refik Halit Karay)
-
Savunmak veya saldırmak için kullanılan nesne, etken araç
-
Bir konuda etkili her şey
- "Bir maddi menfaate dayanmayan meselelerde rica ve niyaz en kuvvetli bir silahtır." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Savunmak veya saldırmak amacıyla kullanılan araç
- EYVAH
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[ünlem]
Beklenmedik, kötü, hoşa gitmeyen bir haber veya olay karşısında duyulan acınma, üzülme sözü
- "Eyvah, ne yer ne yâr kaldı!" (Abdülhak Hamit Tarhan)
-
[ünlem]
Beklenmedik, kötü, hoşa gitmeyen bir haber veya olay karşısında duyulan acınma, üzülme sözü
- ISLAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Düzeltme, iyileştirme
- "Cezaevlerinin ıslahı."
- "Sanat yalnız insanları ıslah etmeye yarar bir vasıtadır." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Bir hayvan veya bitki türünden daha iyi verim alabilmek amacıyla yapılan işlem
- "Tohum ıslah istasyonu."
-
[isim]
Düzeltme, iyileştirme
- KEMAH
- ...
- KADEH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İçki içmeye yarayan ayaklı bardak
- "Şimdi kadehleri masaya diziyordu." (Refik Halit Karay)
- "Localarda kadınlar erkekler, kadeh kaldırıyorlar, gülüşüyorlardı." (Necati Cumalı)
- "Limonata bardaklarını içki kadehi gibi tokuşturarak neşeleniyor görünür." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Bu bardağın alabileceği miktarda olan
-
[isim]
İçki içmeye yarayan ayaklı bardak
- GÜRUH
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Değersiz, aşağı görülen, küçümsenen topluluk, derinti, sürü
- "Bu artist güruhu balolardan hoşlanmazlar." (Peyami Safa)
-
[isim]
Değersiz, aşağı görülen, küçümsenen topluluk, derinti, sürü
- SARİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
Açık, kolay anlaşılır, belli belirgin, belgin
- "O zaman Müfit'i sarih bir şüphe yakaladı." (Peyami Safa)
-
Açık, kolay anlaşılır, belli belirgin, belgin
- İLKAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dölleme
-
Döllenme
-
Aşılama
-
[isim]
Dölleme
- SEMİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Cömert
-
[sıfat]
Cömert
- TALİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Şans
- "Bir talih eseri olarak ondan gelen cevap benim kendi bulduklarımı tuttu." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Her devirde talihi yaver gitmiş birisiydi." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Bir gelinden ziyade, zalim bir nezri yerine getirmek için talihin kucağına atılmış bir kurbana benziyordu." (Ahmet Hamdi Tanpınar)
- "Talihimize küseriz ama millî menfaat prensiplerinin bizim yüzümüzden kötülenmesini istemeyiz." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Şans
- TARİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir olayın gününü, ayını ve yılını bildiren söz veya gün
- "19 Mayıs 1919, Atatürk'ün Samsun'a ayak bastığı tarihtir. O tarihte memleket karanlık günler yaşıyordu."
- "Bir yaş gelir ki ondan sonra ehemmiyet verdiğiniz şeyler tarihe karışmış yani hayattan çıkmıştır." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Toplumları, milletleri, kuruluşları etkileyen hareketlerden doğan, olayları zaman ve yer göstererek anlatan, bu olaylar arasındaki ilişkileri, daha önceki ve sonraki olaylarla bağlantılarını, karşılıklı etkilenmeleri, her milletin kurduğu medeniyetleri, kendi iç sorunlarını inceleyen bilim
-
Bir konuyu geçmişi ve gelişimi içinde inceleyen anlatı
- "Sen bana bir ata yadigârısın, geçmişin tarihini saklayan kutsal bir tomarsın!" (Refik Halit Karay)
-
Tarih kitabı
- "Cevdet Paşa'nın Osmanlı Tarihi."
-
Tarih dersi
- "Ertesi gün, tarih imtihanı vardı." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Bir olayın gününü, ayını ve yılını bildiren söz veya gün
- GÜNAH
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Dinî bakımdan suç sayılan iş veya davranış, vebal
- "Bunu yapan günün birinde er geç bu günahın kefaretini ödeyecektir." (Haldun Taner)
- "Seni göreyim söyleyeyim dedim de günah benden gitsin!" (Necati Cumalı)
- "Bedia'yı terk edersem büyük bir günah işlemiş olacağım." (Peyami Safa)
- "Bu mala bu kadar para vermek günah olur."
-
Acımaya yol açacak kötü davranış, yazık
- "Bu adama bu kadar eziyet etmek günahtır."
-
Sorumluluk, vebal
- "Ben söyleyeyim de günah benden gitsin."
-
Kabahat, hafif suç
- "Bütün kusurları, günahları, kibar, asil bir güzellik şeklinde görülür." (Mahmut Yesari)
-
[isim]
Dinî bakımdan suç sayılan iş veya davranış, vebal