Başında h olan 5 harfli 281 kelime var. H harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde h harfi olan kelimeler listesine ya da sonu h harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında h bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

HALET
...
HATIR

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Düşünme, akılda tutma, hafıza, zihin, akıl, yâd
    • "Benim Orhan isminde bir tanıdığım olmadığından, başka bir nam altında bir nankörü hatır eylemiş olsan bile..." (Peyami Safa)
    • "Önce karşılıklı hatır sormakla başlayan konuşmaların ardından, tarlaların durumuna geçti." (Necati Cumalı)
    • "Yemin, her hatır ve hayale gelmez cümlelerin ucunda bir kurdele, bir fiyonk gibi açılıveriyordu." (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "Ben nergisi sevmiyorum. Sırf Bahar'ın hatırı için bir kerelik aldım." (Haldun Taner)
  2. Gönül, kalp
    • "Sakın hatırını kıracak bir şey söyleme."
    • "İnanınız ki müdürün güzel hatırı için işime başladım." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Sabit Bey Ağabey mahalle tulumbacıları arasında en hatırı sayılır adamlardandır." (Haldun Taner)
  3. Birine karşı duyulan saygı, sevgi
    • "Hatırınız için bu işi yaptım."
  4. Durum, keyif, hâl
    • "Hatırını sormak."

HİLTİ
...
HÜZME

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Işın demeti

HAFİF

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Tartıda ağırlığı az gelen, yeğni, ağır karşıtı
    • "Çok hafif geldiği için düvene ağır bir taş oturtmuşlardı." (Reşat Enis)
    • "Bu soğukta çok hafif giyinmişsin."
    • "Sağduyunuzu, yanlışlıkla doğruyu ayırt etme yeteneğinizi hafife almaktadır." (Haldun Taner)
  2. Güç veya yorucu olmayan, kolay
    • "Hafif bir iş."
  3. Ağırbaşlı olmayan, ciddi olmayan, hoppa
    • "Hafif bir kadın."
  4. Miktarı az, sindirimi kolay (yiyecek)
    • "Onlar da akşam yemeğini pek hafif yerlerdi." (Sait Faik Abasıyanık)
  5. Kalınlığı veya yoğunluğu az olan
    • "Dışarıda yanan lambanın aydınlığıyla burası hafif bir karanlık içindeydi." (Memduh Şevket Esendal)
  6. Etkisi az olan, sert karşıtı
    • "Hafif bir içki."
  7. Önemli olmayan
    • "Hafif bir ceza."
  8. Çabuk uyanılan (uyku)
    • "Uykusu çok hafiftir."
  9. Çok dik olmayan (sırt, yokuş)
    • "Hafif bir meyilden indik." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
  10. Gücü az olan, belli belirsiz
    • "Kaskatı kesilmiş vücudu, suyun hafif akıntısına uyarak yavaş yavaş uzaklaştı." (Reşat Nuri Güntekin)
  11. Sıkıntısız, ferah, rahat
    • "Kendimi bugün çok hafif hissediyorum."

HARİÇ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Dış, dışarı
    • "Hemen on dakika yürüyünce kasaba haricine çıkılır." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Yabancı ülke, dışarı
    • "On yıl hariçte kalmış."
  3. [zarf] Dışta kalmak üzere, dışında sayılmak üzere, müstesna
    • "Dişçi koltuğu hariç, kim bir koltuğa oturursa kendini bir şey zanneder." (Burhan Felek)

HEPSİ

  1. [zamir] Bütünü, tamamı, tümü, cümlesi, hep
    • "Bütün bu işlerin hepsi yapıldı." (Peyami Safa)

HİPPİ

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Toplumsal düzene, tüketime ve şiddete karşı çıkan, derbederce yaşayan, örgütlenmemiş gençler topluluğu
    • "Hippilerin direnci, gece gündüz güvertede yatabilmeleri ilgimi çekmişti benim." (Nazlı Eray)

HUYLU

  1. [sıfat] Herhangi bir huyu olan
    • "Oğlum benden daha iyi huylu, daha ciddi olsun." (Refik Halit Karay)
  2. İşkilli, kuşkulu
  3. Ürkek, sinirli (binek hayvanı)
    • "Bu at huyludur."

HOPPA

  1. [sıfat] Yaşına uymayan davranışlarda bulunan, delişmen, serbest, koket, ağırbaşlı karşıtı

HUTUT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Çizgiler
    • "Köy evlerinin kızıl loşluğundan gece karanlığına geçerken keskin hututu eriyordu." (Halide Edip Adıvar)

HEKİM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İnsanlardaki hastalıkları teşhis ve onları ilaçlarla veya bazı araçlarla tedavi eden kimse, doktor, tabip
    • "Hekim, ebenin kendi odasına geleceğini sandıysa doğru çıkmadı." (Memduh Şevket Esendal)

HABİP

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Sevgili

HAZIR

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Bir iş yapmak için gereken her şeyi tamamlamış olan, anık, amade, müheyya
    • "Ben hazırım, isterseniz gidelim."
    • "Gürültü etmeden hastayı masaya kaldırın, aletler hazır olunca bana haber verin." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Hazıra konmak istemeyen şair, yeni söyleyişler aramak zorundadır." (Orhan Veli Kanık)
    • "Hep hazırdan yiyor, içiyor, her gün Fatma Hanım'ın bin türlü bahanelerle parasını çekiyordu." (Ömer Seyfettin)
  2. Belli bir işe yarayacak, kullanılacak bir duruma getirilmiş
    • "Yemek hazır, buyurun."
  3. Belirli bir biçimde yapılmış olarak satılan, alıcı bekleyen, ısmarlama karşıtı
    • "Hazır elbise. Hazır ayakkabı."
  4. [zarf] Bu fırsattan yararlanarak
    • "Hazır çıkmışken yağ ile pirinç alayım." (Reşat Nuri Güntekin)

HORON

Kelime Kökeni : Rumca

  1. [isim] Karadeniz bölgesinde kemençe ile oynanan halk oyunu

HULUL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Gelme, gelip çatma
  2. Girme, sinme
  3. Tanrı ruhunun herhangi bir bedene girdiğine inanma
  4. Geçişme

HASİS

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Cimri
    • "Hasis kadın tozu dumana katar, kıyameti koparır." (Peyami Safa)
  2. Bayağı, insanı küçülten, değersiz
    • "Hasis menfaatler."

HAMLE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İleri atılma, atılım, saldırış
    • "Karımı diz çöktüğü yerden bir hamlede kaldırarak kucağıma aldım, dışarıya fırlattım." (Refik Halit Karay)
    • "Sinir içindeki kadına o anda hamle etme aptallığını da yapmış ve tokadı yemiş." (Refik Erduran)
  2. Saldırış, savlet
  3. Satrançta ve damada taş sürme işi
  4. Atak (II)

HECİN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Çift parmaklılar takımının devegiller familyasından, uzunluğu 3, yüksekliği 2 m kadar olan, sırtında besin depo etmeye yarayan tek hörgücü bulunan, hızlı yürüyen bir memeli türü (Camellus dromedarius)

HELAK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Ölme, öldürme, yok etme, yok olma
    • "İki sarılı yumurta yumurtlayan bu canım legornlar iki üç gün ara ile birer birer helak olup gitmişlerdi." (Haldun Taner)
  2. Bitkin bir duruma gelme veya getirme
    • "Bu yolculuk bizi helak etti."
    • "Zavallılar kan ter içinde bir yandan karşı taraf içlerini tutacağız, bir yandan forveti besleyip akına yardım edeceğiz diye ileri geri helak olurlar." (Haldun Taner)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü