Başında olan 3 harfli 7 kelime var. Gö ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde gö olan kelimeler listesine ya da sonu gö ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında gö bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

GÖZ

  1. [isim] Görme organı
    • "İşkembe ayıklamaktan, bulaşık yıkamaktan göz açamıyordum." (Orhan Kemal)
    • "Daha ileride denizin yüzünü birdenbire allak bullak eden akıntıya benzer bir çırpıntı oluyor, bu çırpıntı göz açıp kapayıncaya kadar kesiliyor." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Göz alabildiğine uzanan yeşil tepelerin, ruha ferahlık veren bir munis enginliği vardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Kocakarı yöntemlerine inanmayı göz ardı ettiğini söyleyemezdim." (Ayşe Kulin)
  2. Bazı deyimlerde, görme ve bakma
    • "Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin."
    • "O sıralar Avrupa'da bir büyük piyano ustası gözleri kamaştırıyordu." (Nadir Nadi)
    • "Öbürü göğsünden ağır yaralı iki erin geriye alınmalarına göz kulak oluyordu." (Atilla İlhan)
    • "Akşam hazırlanmış sofrayı gözden geçirmek için odasından çıktı." (Ayla Kutlu)
  3. Bakış, görüş
    • "Bu sefer alacaklı gözüyle baktım."
    • "Eski oyuncunun gözlerinde şimşekler çaktı, yutkundu." (Halide Edip Adıvar)
    • "Kayaların gözüme kestirdiğim bir yerinden aşağı inmeye başladım." (Reşat Nuri Güntekin)
  4. Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak
    • "Asıl felaket bu pınara sırt çevirmek, bu pınarın gözlerine taş tıkamak değil de ne olurdu?" (Tarık Buğra)
  5. Delik, boşluk
    • "İğnenin gözü."
    • "Köprünün gözleri karış karış kazılmıştır." (Sait Faik Abasıyanık)
  6. Çekmece
    • "Masanın gözleri."
  7. Terazi kefesi
  8. Kıskançlık veya hayranlıkla bakıldığında bir şeye kötülük verdiğine inanılan uğursuzluk, nazar
    • "İnsanı gözle yiyip bitirirler." (Ömer Seyfettin)
  9. Sevgi, ilgi, gönül bağlantısı
    • "Gözden düşmek. Göze girmek."
  10. Ağacın tomurcuk veren yerlerinden her biri
    • "Göz aşısı."
  11. Bölüm, hane
    • "Dama tahtasında altmış dört göz vardır."
  12. Bazı yaraların uç bölümü
    • "Çıbanın gözü."

GÖT

  1. [isim] Anüs
  2. Alt taraf, dip
  3. Kaba et, kıç, popo
  4. Güç veya yüreklilik

GÖÇ

  1. [isim] Ekonomik, toplumsal, siyasi sebeplerle bireylerin veya toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitme işi, taşınma, hicret, muhaceret
    • "Obalarının hâlâ arkası kesilmeyen göçleri devam etmekte idi." (Samiha Ayverdi)
    • "Kalktı göç eyledi Afşar elleri." (Dadaloğlu)
  2. Evden eve taşınma, nakil
    • "Her sene, zamanı gelince İstanbul'un mahallelerinde Boğaz'ın köylerine göçler başlardı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
  3. Taşınma sırasında götürülen ev eşyaları
  4. Kuşların, geyiklerin, yarasaların, bazı balık ve böceklerin mevsim, iklim, besin miktarı vb.ne göre çevre değiştirmeleri

GÖR
...
GÖL

  1. [isim] Oluşması genellikle tektonik, volkanik vb. olaylara bağlı olan, toprakla çevrili, derin ve geniş, tuzlu veya tuzsuz durgun su örtüsü
    • "Gölün üstünde güneşin doğuşuna batışına, aylı gecelere doyum olmuyordu." (Necati Cumalı)
  2. Yapay su birikintisi

GÖK

  1. [isim] İçinde gök cisimlerinin hareket ettiği sonsuz boşluk, uzay, sema, asuman, feza
    • "Hele futbolcuları göklere çıkarmak, golleri ballandıra ballandıra anlatmak ölçüsüzlük ve basitliktir." (Haldun Taner)
    • "Merhaba dostum / Seni gökte ararken / Yerde buldum." (Behçet Necatigil)
  2. Yeryüzü üzerine mavi bir kubbe gibi kapanan boşluk, sema
    • "Süngülerini, çelikten birer parmak gibi göğe kaldırmışlar." (Ruşen Eşref Ünaydın)
    • "Biz Anadolu'nun ortasına gökten zembille mi indik?" (Orhan Seyfi Orhon)
  3. Gökyüzünün, denizin rengi, mavi veya yeşile çalan mavi
  4. [sıfat] Bu renkte olan
  5. [sıfat] Olgunlaşmamış
    • "Uzun süren bir kışın karları, soğukları altından fışkıran gök ekinler..." (Ahmet Kabaklı)

GÖN

  1. [isim] İşlenmiş deri
  2. Kösele
  3. Hayvan derisi
    • "Boya değil altın yaldız vursan manda gönü gibi donuk duruyor." (Burhan Felek)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü