Başında da olan 5 harfli 45 kelime var. Da ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde da olan kelimeler listesine ya da sonu da ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında da bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A D Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AD
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DATİF
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yönelme durumu
-
[isim]
Yönelme durumu
- DAMLA
-
-
[isim]
Yuvarlak biçimde, çok küçük miktarda sıvı
- "Elime bir damla yağmur düştü." (Halide Edip Adıvar)
-
Damlalıkla kullanılan ilaç
- "Burun damlası. Göz damlası."
-
Kalbe inen inme, felç
- "Damladan ölmüş."
-
Çok az miktar
- "Keyfin damlası karıştığı zaman, hak hak olmaktan, adalet adalet olmaktan çıkar." (Falih Rıfkı Atay)
-
[sıfat]
Damla biçiminde olan (ziynet)
- "Damla elmas."
-
[isim]
Yuvarlak biçimde, çok küçük miktarda sıvı
- DANCA
- ...
- DAVYA
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Dişçi kerpeteni
-
[isim]
Dişçi kerpeteni
- DARAÇ
-
-
[sıfat]
Dar
- "Başını, geçtiğimiz daraç bir sokaktaki yamru yumru karanlık evlerin arasından görünen gökyüzünün mavi boşluğuna doğru kaldırarak geniş soluklar alıyor..." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Dar
- DALGA
-
-
[isim]
Deniz veya göl gibi geniş su yüzeylerinde genellikle rüzgâr, deprem vb.nin etkisiyle oluşan kıvrımlı hareket
- "Rıhtıma vuran dalgaların temposu da içimdeki ölçüye uyuyor." (Haldun Taner)
- "Dersini çalış, dalga geçme."
-
Sıcak, soğuk, moda için belli bir süre etkili olan dönem
- "Sıcak dalgası. Aerobik dalgası."
- "İki delikanlı dalga geçip otururlarken kapı yeniden sürüldü." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bir yüzeydeki kıvrım
- "Geniş dalgalarla uzanıp giden ovaların yüzünde ne bir köy görünüyor ne de ufacık olsun bir ağaç." (Memduh Şevket Esendal)
-
Saçların kıvrım genişliği
-
Gizli iş, dalavere
- "Film çevirme dalgasıyla para kazanıyorlardı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Esrar, eroin vb. uyuşturucu maddelerin verdiği keyif durumu
-
Dalgınlık
-
Geçici sevgili
-
Geçici aşk ilişkisi
-
Titreşimin bir ortam içinde yayılma hareketi
- "Kısık sesinin her dalgası içimi korkunç bir acıyla tırmalıyor." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Deniz veya göl gibi geniş su yüzeylerinde genellikle rüzgâr, deprem vb.nin etkisiyle oluşan kıvrımlı hareket
- DATÇA
- ...
- DARAŞ
-
-
[sıfat]
Dar, kasvetli (yer)
- "O oda hem daraş hem nezaretsiz hem de lodosa karşı..." (Sermet Muhtar Alus)
-
[sıfat]
Dar, kasvetli (yer)
- DALAŞ
-
-
[isim]
Kavga, gürültülü bağrışıp çağrışma
-
[isim]
Kavga, gürültülü bağrışıp çağrışma
- DAMAL
- ...
- DAİMA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Her vakit, sürekli olarak
- "Onlar daima bir macera ararlar." (Ömer Seyfettin)
-
[zarf]
Her vakit, sürekli olarak
- DAĞAR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Ağzı yayvan, dibi dar toprak kap
-
Dağarcık
- "Daldırın elinizi onun özdeyiş dağarına, her duruma uygun formüller bulabilirsiniz." (Haldun Taner)
-
[isim]
Ağzı yayvan, dibi dar toprak kap
- DAMAK
-
-
[isim]
Ağız boşluğunun tavanı, tabanı
- "Şerbetin tadı damaklarına, serinliği midelerine yayılınca..." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Ağız boşluğunun tavanı, tabanı
- DAİRE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir yapının konut olarak kullanılan bölümlerinden her biri, kat
- "Bu koskoca binanın, pasajın arka tarafında bir kısım daireleri ayrıca kiraya verilmiş." (Halit Fahri Ozansoy)
-
Belirli devlet işlerini çevirmekle görevli kuruluşlardan her biri
- "Eskiden hem bir dairede beraber bulunmuşlar hem de silah arkadaşlığı etmişlerdi." (Refik Halit Karay)
-
Bu kuruluşların içinde çalıştıkları yapı
-
Bir yapı veya gemide belli bir işe ayrılmış bölüm
- "Yemeği, selamlık dairesinin üst katındaki yemek salonunda yediler." (Memduh Şevket Esendal)
-
Soyut kavramlarda belli sınır, ölçü
- "Mantık dairesinde konuşmak."
-
Bir çemberin içinde kalan düzlem parçası
-
Saz takımında usul vurmaya yarayan tef
-
[isim]
Bir yapının konut olarak kullanılan bölümlerinden her biri, kat
- DADAY
- ...
- DARBE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Vuruş, çarpış
- "Başına şiddetli bir darbe indirerek hayvanı sersemletti." (Osman Cemal Kaygılı)
- "Abdülhamit, Midhat Paşa'nın katli ile fikir denilen kuvvete ağır bir darbe vurmuş..." (Halide Edip Adıvar)
- "Seniha'nın kaçışı üzerine en müthiş darbeyi yiyen kalp, Celis'in kalbi oldu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Bir ülkede baskı kurarak, zor kullanarak veya demokratik yollardan yararlanarak hükûmeti istifa ettirme veya rejimi değiştirecek biçimde yönetimi devirme işi
- "Partisinin hükûmet darbesi yapacağına dair haber aldığını söylediğini, açık açık belirtmişti." (Çetin Altan)
-
Birini kötü duruma düşüren, sarsan olay
- "Bu, nereden ve kimden geldiği belli olmayan darbe son kalkınma ümitlerini de silip süpürmüştü." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[isim]
Vuruş, çarpış
- DALSI
-
-
[sıfat]
Dalı andıran, dala benzeyen
-
Görevi, biçimi ve durumu yaprağa benzeyen yassı (dal)
-
[sıfat]
Dalı andıran, dala benzeyen
- DAĞLI
-
-
[sıfat]
Dağlık bölge halkından olan
-
Dağa ait
-
Kaba saba, görgüsüz
- "Batıl itikatlara inanmış, dağlı, cahil bir kızcağızdı." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Dağlık bölge halkından olan
- DARAL
- ...
- DAHİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir işe karışmış olma, karışma
- "Yok, paşa kardeş, bu zaferde benim dahlim yok." (Feridun Fazıl Tülbentçi)
-
[isim]
Bir işe karışmış olma, karışma