Başında olan 5 harfli 13 kelime var. Bö ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde bö olan kelimeler listesine ya da sonu bö ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında bö bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

BÖĞÜR

  1. [isim] İnsan ve hayvan vücudunun kaburga ile kalça arasındaki bölümü, boş böğür
    • "Ali'nin sağ böğründe bir derin yara, sağ kolunda iki kurşun yarası bulundu." (Memduh Şevket Esendal)
  2. Yan taraf
  3. Akran

BÖLEN

  1. [isim] Bir bölme işleminde bölünen sayının kaç eşit parçaya ayrıldığını gösteren sayı

BÖBÜR

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Memelilerden, sıcak ülkelerde yaşayan, derisi benekli, yırtıcı hayvan (Hyrax syriensis)
  2. Böbürlenme, kibir
    • "Evet ağzı ile değilse de sakalı ile böyle der, kendine için için böyle bir üstünlük böbürü yaratırdı." (Haldun Taner)

BÖLME

  1. [isim] Bölmek işi, ayırma, parçalama, taksim
  2. Salon, oda, sofa vb. büyük bir yerden ayrılmış daha küçük yer
    • "Gözlerimi tabağıma eğmiş bir vaziyetteyim ama telefon bölmesini âdeta bakmadan görüyorum." (Refik Halit Karay)
  3. Büyük bir yeri, alanı küçük oda veya kısımlara ayıran ince duvar veya tahta perde
  4. Kalın ağaç gövdesinden odun veya tekne yapmak için ayrılan tomruk
  5. Gemilerin içinde, su baskını, yangın vb. durumlarda, ara kapılar kapandığında arızanın veya hasarın yayılmasını önlemek için kullanılan birbirlerinden ayrılmış yerler
  6. Cins kavramlarını tür, alt tür kavramlarına ayırma işi
  7. Dört işlemden biri, taksim

BÖREK

  1. [isim] Açılmış hamurun veya yufkanın arasına, peynir, kıyma, ıspanak vb. konularak çeşitli biçimlerde pişirilen hamur işi
    • "Puf böreği. Kol böreği. Nemse böreği."
    • "Acaba annen bize bir börek açar mı?" (Halide Edip Adıvar)

BÖLÜT

  1. [isim] Zigotun bölünmesinden sonra embriyoda ortaya çıkan ve az çok birbirine benzeyen parçaların her biri
  2. Eklem bacaklıların vücudunu oluşturan yan yana dizili parçaların her biri, halka

BÖYLE

  1. [sıfat] Bunun gibi, buna benzer
    • "Ah Şaban'ın böyle bir çocuğu, böyle bir karısı olsaydı!" (Halide Edip Adıvar)
  2. [zarf] Bu yolda, bu biçimde, hakeza
    • "Böyle acıklı şeyleri ne diye yazıyorum bilmem ki?" (Aka Gündüz)
  3. [zarf] Bu derece
    • "Böyle bir sevmek görülmemiştir." (Atilla İlhan)
  4. [zarf] İçinde "ne, nasıl" vb. sorular bulunan cümlelerin sonuna geldiğinde o cümlede anlatılan şeyin hoş karşılanmadığını veya ona şaşıldığını anlatan bir söz
    • "Maşallah, dedi, nereden teşrif böyle?" (Peyami Safa)

BÖLÜM

  1. [isim] Bir bütünü oluşturan parçaların her biri, kısım
    • "Asıl yalıya bitişik bir binada belki de eski selamlık bölümünde idiler." (Refik Halit Karay)
  2. Bir kuruluşun yönetim birimlerinden her biri, departman, seksiyon
  3. Çağ, devir
    • "O gün edebiyat tarihinde hecenin beş şairi diye bir bölüm açanların üçü orada tanıştılar." (Yusuf Ziya Ortaç)
  4. Canlıların bölümlenmesinde filumların bir araya gelmesiyle oluşan birlik
  5. Bir okul veya üniversitenin herhangi bir bilim ve uzmanlık dalında eğitim sağlayan birimlerinden her biri, departman
  6. Bölme işlemi sonunda elde edilen sayı

BÖCEK

  1. [isim] Eklem bacaklıların, altı bacaklı, çoğu kanatlı ve vücutları baş, göğüs, karın olarak eklemlerden oluşmuş hayvan sınıfı, haşere
  2. Istakoza benzer, uzunluğu 30-40 cm kadar olan, sarı renkli, kısa kıskaçlı, yenilen bir deniz hayvanı
  3. Kelebek, kurt ve tırtılın dışında kalan küçük hayvancıklar
    • "Artık onun yalnızca bir böcek ısırığı olduğunu düşünüyordum." (Orhan Pamuk)

BÖLÜŞ

  1. [isim] Bölme işi veya biçimi
    • "Sağdan sola taksim etmiş örgüsün / Onar onar bölüşünü sevdiğim." (Ruhsati)

BÖLGE

  1. [isim] Sınırları idari, ekonomik birliğe, toprak, iklim ve bitki özelliklerinin benzerliğine veya üzerinde yaşayan insanların aynı soydan gelmiş olmalarına göre belirlenen toprak parçası, mıntıka
    • "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, bütün Milleti temsil ederler." (Anayasa)
  2. Vücut yüzeyinde sınırları belli herhangi bir bölüm, nahiye
    • "Bel bölgesi. Koltuk altı bölgesi."

BÖNCE

  1. [sıfat] Budala, saf
    • "Biraz bönce bir adamdı." (Ercüment Ekrem Talu)
  2. [zarf] Budalaya yakışır biçimde, safça

BÖLÜK

  1. [isim] Bir bütünden ayrılmış olan parça, kısım
    • "Bir kandil günü öteki bölükteki büyük hanımın elini öpmeye gitmiştim." (Burhan Felek)
  2. Saç örgüsü
  3. Hizip
  4. Takımlardan oluşan, üçü veya dördü bir tabur oluşturan ve öbür birliklerin temeli sayılan birlik
    • "Şehre giren kuvvetlerimiz iki süvari bölüğünden ibaretmiş." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  5. On kuralına göre yazılan bir tam sayının, sağdan sola doğru üçer üçer ayrılan basamaklarından her bir üçlü takımı
    • "Birler bölüğü, binler bölüğü, milyonlar bölüğü."

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü