Başında bo olan 5 harfli 36 kelime var. Bo ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde bo olan kelimeler listesine ya da sonu bo ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında bo bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BORUK
-
-
[isim]
Dağlarda yetişen, kokulu, süpürge ve yakacak olarak kullanılan bir ot türü
-
[isim]
Dağlarda yetişen, kokulu, süpürge ve yakacak olarak kullanılan bir ot türü
- BOYOZ
-
-
[isim]
Kuş yuvası biçimi verilmiş milföy hamurunun içine kıyma, patates, peynir vb. malzemeler konulduktan sonra üzerine pudra şekeri veya tahin dökülerek hazırlanan bir çeşit börek
-
[isim]
Kuş yuvası biçimi verilmiş milföy hamurunun içine kıyma, patates, peynir vb. malzemeler konulduktan sonra üzerine pudra şekeri veya tahin dökülerek hazırlanan bir çeşit börek
- BOYLU
-
-
[sıfat]
Boyu olan
- "Hatırlayabildiğim kadar annem orta boylu idi." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Boyu benzerlerinden uzun olan
- "Sahneye birbirinden enli ve boylu dört taze birbiri ardınca girdi." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
Boyu olan
- BOZUM
-
-
[isim]
Bozulma işi, utangaçlık, mahcupluk
-
[isim]
Bozulma işi, utangaçlık, mahcupluk
- BODUR
-
-
[sıfat]
Enine göre boyu kısa ve tıknaz
- "Bir av arıyormuş gibi tereddütlü adımlarla bodur böğürtlen dallarını hışırdatarak şoseye indi." (Ömer Seyfettin)
- "Boyu bosu kötü toprağa düşmüş İdris ağacı gibi bodur kalmış." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Enine göre boyu kısa ve tıknaz
- BOĞMA
-
-
[isim]
Boğmak işi
-
[isim]
Boğmak işi
- BOKLU
-
-
[sıfat]
Boku olan
-
Pis
-
[sıfat]
Boku olan
- BOHÇA
-
-
[isim]
İçine çamaşır, elbise vb. koyup sarılan dört köşe kumaş
- "Hemen hemen her giyim eşyası bohçada ve sandıkta saklanırdı." (Refik Halit Karay)
- "Günün birinde bohçasını koltuğuna alıp kıyı mahallelerden birinde oturan ablası Fitnat Hanım'ın evine gitti." (Memduh Şevket Esendal)
-
Ufak ve seçme tütün dengi
-
[isim]
İçine çamaşır, elbise vb. koyup sarılan dört köşe kumaş
- BOCUK
-
Kelime Kökeni : Rusça
-
[isim]
Ortodokslarca kutlanan İsa'nın doğum yortusu
-
[isim]
Ortodokslarca kutlanan İsa'nın doğum yortusu
- BOYNA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Sandalı kıçtan yürüten kısa kürek, boyana
-
[isim]
Sandalı kıçtan yürüten kısa kürek, boyana
- BOCCE
- ...
- BORDO
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Mora çalan kırmızı renk, şarap tortusu rengi
-
[sıfat]
Bu renkte olan
- "Bordo çanta."
-
[isim]
Mora çalan kırmızı renk, şarap tortusu rengi
- BOZUK
-
-
[sıfat]
Bozulmuş olan
- "Daracık ve bozuk kaldırımlardan çamurlu sular akıyordu." (Tarık Buğra)
-
Görevini yapamaz duruma gelmiş (organ)
- "Ağzındaki birkaç bozuk dişten şüphe ettim." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Madenî para, bozuk para
- "Hiç olmazsa birkaç kuruş bozuk ver!" (Memduh Şevket Esendal)
-
Kötümser, gergin, huzursuz, karışık
- "Bozgun sırasında Ankara'da meclisin havası pek bozuktu." (Falih Rıfkı Atay)
-
Kızgın, sıkıntılı
- "Süleyman'ı adada yüzü o kadar bozuk ve korkunç buldu ki." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
Bozulmuş olan
- BOLCA
-
-
[sıfat]
Oldukça geniş
- "Bolca bir pantolon."
-
[zarf]
Oldukça çok, çokça
- "Bu yıl bolca yağmur düştü." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
Oldukça geniş
- BOZCA
-
-
[sıfat]
Rengi boza çalan
-
[isim]
İşlenmemiş, çalılık toprak, ham tarla
-
[sıfat]
Rengi boza çalan
- BOYAR
-
Kelime Kökeni : Rusça
-
[isim]
Tuna bölgesinde, Transilvanya'da, Rusya'da soylulara verilen unvan
-
[isim]
Tuna bölgesinde, Transilvanya'da, Rusya'da soylulara verilen unvan
- BOZMA
-
-
[isim]
Bozmak işi
-
[sıfat]
Biçimi ve kullanılışı değiştirilmiş
- "Büyükçe bir ahırdan bozma sinema salonu hâlâ gübre kokuyordu." (Erhan Bener)
-
[isim]
Bozmak işi
- BORDA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Geminin veya kayığın yanı
- "Bordaya vuran küçük dalgaların serpintisi ara sıra muşamba şilteleri ıslatıyordu." (Haldun Taner)
- "Genç kadın rahat binmek için onu eliyle tutup borda bordaya yanaştırdı." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Geminin veya kayığın yanı
- BOYUT
-
-
[isim]
Bir cismin herhangi bir yöndeki uzantısı
- "Aylak kişiliğine tutarlı bir boyut katar." (Haldun Taner)
- "Bazı şeylere uzaktan bakmak, onlara, onlarda olmayan bir boyut kazandırır." (Haldun Taner)
-
Nitelik, genişlik, kapsam
- "Macarların kukla tiyatrosunu seyrederken de aynı inanılmaz boyutlara vardığını görmüştüm." (Haldun Taner)
-
Durum
- "Yeni boyutlar, düşünme olanakları kazandığımı sanarak ayrıldım tiyatrodan." (Necati Cumalı)
-
Doğruların, yüzeylerin veya cisimlerin ölçülmesinde ele alınan üç doğrultudan uzunluk, genişlik ve derinlikten her biri, buut
-
Film veya fotoğrafta boyut, format
-
[isim]
Bir cismin herhangi bir yöndeki uzantısı
- BOBİN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Makara
-
Fotoğraf filmi rulosu
- "Ama bobin bittiği için kamera kendisini bile görüntüleyememiştir." (Salâh Birsel)
-
Tampon silindiri veya mihver boru etrafına sarılmış kâğıt veya kartonun sürekli uzunluğu
-
İçinden elektrik akımı geçebilen yalıtılmış tel ile bu telin sarılı bulunduğu silindirden oluşan aygıt
-
[isim]
Makara