Sonunda ar olan 3 harfli 13 kelime var. AR ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ar olan kelimeler listesine ya da başında ar olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A R Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

AR, RA

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

NAR

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Nargillerden, yaprakları karşılıklı, çiçekleri büyük, koyu kırmızı renkte, küçük bir ağaç (Punica granatum)
  2. Bu ağacın kırmızımtırak sarı sert bir kabukla örtülü, içinde çok sayıda kırmızımtırak, sulu taneler bulunduran yuvarlak yemişi

ZAR

  1. [isim] İnce perde veya örtü
  2. İnce ve yumuşak yaprak biçimindeki organlar veya organ bölümleri, çeper
  3. Birbirine sımsıkı yapışık hücre veya moleküllerden oluşan ve bitkilerin çeşitli bölümlerini bir kın gibi saran ince tabaka, cidar, çeper
    • "Çekirdek zarı. Hücre zarı."

BAR

  1. [isim] Anadolu'nun doğu ve kuzey bölgesinde, en çok Artvin ve Erzurum yörelerinde el ele tutuşularak oynanan, ağır ritimli bir halk oyunu
    • "Hançer barı."
    • "Bahçesi var, bağı var, ayvası var, narı var / Atamızdan yâdigâr bizde ata barı var" (Halk türküsü)

CAR

  1. [isim] Çağrı, tellal ile duyurma
  2. İlan
  3. Tehlike durumu, imdat, yardım

YAR

  1. [isim] Deniz, göl, ırmak vb. su kıyılarında veya karada dik yer, uçurum

VAR

  1. [sıfat] Mevcut, evrende veya düşüncede yer alan, yok karşıtı
    • "Var gücüyle çalışmak."
    • "Var ol, Halit ağabey!" (Haldun Taner)
    • "Yüzünde varla yok arası bir gülümseme, özlem giderircesine, uzun uzun süzdü dostunu." (Tahsin Yücel)
    • "Varsa kızı yoksa kızı, oğlunun yüzüne baktığı yok."
  2. [isim] Sahiplik bildiren olumlu ad cümleleri kuran bir söz
    • "Rahatsız etmek istemem hem de işim var." (Halide Edip Adıvar)
  3. [isim] Elde bulunan her şey
    • "Elimizden alınan şeyler bütün varımız ve bütün varlığımızdır." (Ruşen Eşref Ünaydın)

GAR

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Demir yolu ile yolculuk edenlerin gereksinimlerinin geniş ölçüde karşılandığı büyük tren istasyonu
    • "Bu beylerle Selanik garının civarında bazı bahçelerden geçerek gidiyorduk." (Yahya Kemal Beyatlı)

FAR

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Taşıtların ön bölümünde bulunan, kısa ve uzun mesafeyi aydınlatmaya yarayan ışık düzeneği
    • "Taksi yaklaşırken farların ışıkları gittikçe güçlenerek yukarılara doğru tırmandı." (Necati Cumalı)

KAR

  1. [isim] Havada beyaz ve hafif billurlar biçiminde donarak yağan su buharı
    • "Kıştı, yerler iki karış kar tutmuştu." (Tarık Buğra)
    • "Ben kışın kar yağarken bile kova kova soğuk su dökünürüm." (Refik Halit Karay)
    • "Karda yürüyüp izini belli etmemek, cümlesiyle tarif edilen bu sinsilik, hedefine asla varamayan adi bir hiledir." (Peyami Safa)

TAR

  1. [isim] Doğu Anadolu ile Azerbaycan'da çalınan bir çalgı türü

ÇAR

Kelime Kökeni : Rusça

  1. [isim] Rus imparatorlarına ve Bulgar krallarına verilen unvan

HAR

  1. [isim] "Düşüncesizce ve hesapsızca harcamak, bol bol harcayıp tüketmek" anlamlarındaki har vurup harman savurmak deyiminde geçen bir söz
    • "Akşama kadar Meram bağlarında har vurup harman savuruyordu." (Aka Gündüz)

DAR

  1. [sıfat] İçine alacağı şeye oranla ölçüleri yetersiz olan, geniş ve bol karşıtı
    • "Dar elbise. Dar ev."
    • "Zavallı ihtiyarlar, sabah oldu mu bir yangından kaçar gibi kendilerini evden dar atıyorlar, gece yarısına kadar kahvede oturuyorlar, kavga ediyorlar, uyukluyorlardı." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Acaba bu içinde yaşadığımız hava neden bu kadar dar geliyor?" (Yahya Kemal Beyatlı)
    • "Madam onu çocuğu gibi seviyordu. Dara düştüğü günlerde hizmetini hiç aksatmadan para mara istemedi." (Tarık Buğra)
  2. Genişliği az veya yetersiz olan, ensiz, mikro
    • "Sahilleri kucaklayan tatlı meltemler, bu mahallenin dar sokaklarından geçmiyordu." (Suat Derviş)
    • "Lala da pek darda kaldığı zaman kabahati Gülsüm'ün üstüne yıkıyor." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. Az, elverişsiz, sınırlı
    • "Bu dar gelirle hiçbir şey yapılamaz. Dar zaman."
  4. Sıkıntılı
    • "Dar bir gün gelmiş birinden üç beş kuruş almışım, ne çıkar!" (Memduh Şevket Esendal)
  5. Yetersiz
    • "Dar düşünce. Hayali dar."
  6. [zarf] Güçlükle, ucu ucuna, ancak
    • "En sonra, pek çok sıkılan çocukların zoru ile akşam altı postasına dar yetiştiler." (Memduh Şevket Esendal)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü