Sonunda ak olan 8 harfli 667 kelime var. AK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ak olan kelimeler listesine ya da başında ak olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KIRIMÇAK
- ...
- SARINMAK
-
-
[-e]
Kendi üstüne sarmak
- "Davut ile Ali paltolarına, kaşkollarına sarınıp caddeye çıktılar." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[-e]
Kendi üstüne sarmak
- İSTİMLAK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kamulaştırma
-
[isim]
Kamulaştırma
- TAVSAMAK
-
-
[nsz]
Bir iş, bir durum vb. gücünü, hızını kaybetmek, yavaşlamak, gevşemek
- "Sonra sonra ziyaretler seyrekleşti, gitgide büsbütün tavsadı." (Haldun Taner)
-
[nsz]
Bir iş, bir durum vb. gücünü, hızını kaybetmek, yavaşlamak, gevşemek
- DAĞITMAK
-
-
[-i]
Toplu durumda bulunanları birbirinden uzaklaştırmak veya ayırmak
- "Düşman ordusunu çil yavrusu gibi dağıtırlardı." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[nsz]
Belli bir orana göre bölüştürmek, pay etmek, tevzi etmek
- "Muhacir kümeleri arasında ekmek dağıtmakla uğraşan yaşlıca bir adama seslendi." (Peyami Safa)
-
Herhangi bir şeyi ayrı ayrı kimselere vermek
-
Bir şeyin veya bir yerin düzenini bozmak
- "Odayı dağıtmak. Kâğıtları dağıtmak."
-
Güçlü bir vuruşla büyük bir zarara yol açmak
- "Bir yumrukta beynini dağıttı."
-
[nsz]
İletmek, ulaştırmak
- "Selamlar dağıtarak telaşsız ve yorgun bana doğru yürüyordu." (Refik Halit Karay)
-
Bir topluluğun varlığına son vermek, feshetmek
- "Kooperatifi dağıttılar."
-
Kurulu bir düzeni bozmak
-
Etkisini, gücünü azaltmak, gidermek
-
[nsz]
Ne yaptığını bilmeyecek kadar içip kendinden geçmek
-
[nsz]
Değişik sebeplerle kendini koyuvermek, beklenmedik davranışlarda bulunmak
-
[-i]
Toplu durumda bulunanları birbirinden uzaklaştırmak veya ayırmak
- KABARMAK
-
-
[nsz]
Ağırlığı artmadan hacmi büyümek
- "Ekmek iyi kabardı."
-
Yağışlardan veya kaynamaktan taşmaya yüz tutmak
- "Çay birdenbire kabararak şosenin rampalarını aşar ve epeyce zararlara sebep olur." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Niceliği artmak, büyümek
- "Masraf kabardı."
-
Şişmek, genişlemek
- "İhtiyarın zayıf damarları kabarmış kıllı elleri dizlerinin üstündeydi." (Peyami Safa)
-
Hayvanların tüyleri dikilmek
-
Kumaş üzerinde tüyler oluşmak, havlanmak
- "Bu kumaş çabuk kabardı."
-
Islanıp veya ısınıp yerinden kurtulmak
- "Masanın kaplaması kabardı."
- "Dolabın boyası kabardı."
-
Deniz dalgalanmak, büyük dalgalar oluşmak
-
Bulanmak
-
Öfke, sevgi vb. duygular gittikçe güçlenmek
- "Bu olayı duyunca delikanlının yüreği öç alma duygusuyla kabarır." (Necati Cumalı)
-
[nsz]
Kafa tutmak, öfkelenip üstüne yürüyecek gibi davranmak
-
Böbürlenmek, gururlanmak
- "Kumandan, atını şahlandırarak hurra hurra diye kendisini alkışlayan keyifli halka boyun kırarak kabarıyordu." (Ömer Seyfettin)
-
[nsz]
Ağırlığı artmadan hacmi büyümek
- UYLAŞMAK
-
-
[nsz]
Birbiriyle uyuşmak, uzlaşmak, anlaşmak
-
[nsz]
Birbiriyle uyuşmak, uzlaşmak, anlaşmak
- KAVZAMAK
-
-
[-i]
Sıkı tutmak, kavramak
-
Korumak, muhafaza etmek
-
[-i]
Sıkı tutmak, kavramak
- SIKIŞMAK
-
-
[nsz]
Birbirine basınç yapacak kadar yaklaşmak
- "Üç hademe, ebe, hasta bakıcı merdivenin orta sahanlığında sıkışmışlar, sedyeyi çevirmeye çalışıyorlar." (Memduh Şevket Esendal)
-
Basınçla iki şey arasında kalmak
- "Parmağı kapıya sıkışmış."
-
Dar bir yere zorla sığmak veya sığdırılmak
- "Karşıda apartmanın köşesine sıkışmış baraka kahveden bir adam, bir kürek ateş çıkardı." (Memduh Şevket Esendal)
-
Zor bir durumda kalmak
- "Osmanlı İmparatorluğu sıkışınca üç milyon asker çıkarabiliyordu." (Etem İzzet Benice)
-
Sıkıntı ve darlık vermek, çarpıntı duymak
- "Göğsü sıkışmış."
-
Tuvalet ihtiyacı gelmek
-
[nsz]
Birbirine basınç yapacak kadar yaklaşmak
- YARIŞMAK
-
-
[nsz]
Üstünlük kazanmak amacıyla bir yarışmaya katılmak
-
Bir yarışmada başkalarından üstün olmak için çaba göstermek
-
Başkalarından üstün olmaya çalışmak, rekabet etmek
-
[nsz]
Üstünlük kazanmak amacıyla bir yarışmaya katılmak
- DOYURMAK
-
-
[-i]
Açlığını gidermek
- "Saatlerce karnımı doyuracak bir köy aramış, bulamamıştım." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Geçindirmek, yaşamasını sağlamak
- "Bu topraklar milyonlarca kişiyi doyurabilir."
-
Bir maddenin içine alabileceği kadar başka bir madde katmak
-
Kandırıcı, inandırıcı olmak, tatmin etmek
- "Elli yıl gecikmeyle yapılan bu açıklamanın insanı doyuracak bir yanı yoktur." (Salâh Birsel)
-
Para yedirmek
-
Doyma durumuna getirmek
-
[-i]
Açlığını gidermek
- TIKIŞMAK
-
-
[-e]
Birlikte bir yere tıkılmak
- "Altı kişi bir arabaya tıkıştılar."
-
[-e]
Birlikte bir yere tıkılmak
- APARTMAK
-
-
[-i]
Aparma işini yaptırmak
-
[-i]
Aparma işini yaptırmak
- BURCUMAK
-
-
[nsz]
Güzel koku yaymak
-
[nsz]
Güzel koku yaymak
- HAŞLAMAK
-
-
[nsz]
Bir şeyi kaynar suya daldırmak
- "Sebze haşlamak."
-
[-i]
Bir şeyin üstüne kaynar su dökmek
-
Suda kaynatarak pişirmek
- "Nine, yolda yerim diye iki yumurta haşladıydı teyze." (Halide Edip Adıvar)
-
[-i]
Kaynar sıvı bir şeyi yakmak
- "Kaynar su ayağımı haşladı."
-
[-i]
Don, kırağı için bitkilere zarar vermek
-
[-i]
Dalamak
- "Böcek çocuğun bacağını haşlamış."
-
[-i]
Sızı vermek, acı vermek
- "Omuzlarına kadar vücudun derisini haşlayan bayıltıcı yanma acısı ve dehşeti çok sürmedi." (Peyami Safa)
-
Sertçe paylamak, azarlamak
- "Recep'i kenara çekip fena hâlde haşladılar." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[nsz]
Bir şeyi kaynar suya daldırmak
- KIZIŞMAK
-
-
[nsz]
Yüksek bir dereceyi bulmak, çok ısınmak
-
Bitkiler, ıslaklık ve mikropların etkisi altında çürürken ısınmak
- "Ot balyaları kızıştı."
-
Hayvan, eş isteme zamanı gelmek, kösnümek
- "Aygır kızıştı."
-
Zorlu, sert, kızışık bir durum almak, şiddetlenmek, artmak
- "Politika münakaşaları ve birbirine yapılan şakalar bazen dayaklı kavgalara meydan açacak derecede canlanıp kızışır." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Hızlanmak, hareketlenmek
- "... oyun kızıştı mı kunduralarını atar, yalın ayak oynardı." (Haldun Taner)
-
[nsz]
Yüksek bir dereceyi bulmak, çok ısınmak
- OTALAMAK
-
-
[-i]
Zehirlemek, ağılamak
-
Otamak
-
[-i]
Zehirlemek, ağılamak
- SARMISAK
-
-
[isim]
Bakınız sarımsak
-
[isim]
Bakınız sarımsak
- SAVUŞMAK
-
-
[nsz]
Bulunduğu yerden aceleyle, gizlice veya dikkati çekmeden ayrılmak
- "Hemen dükkâna koşuyorum, acele acele bir iki gazete alıp savuşuyorum." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Yemek kotaracağım diye savuşup gitti." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Hastalık veya başka kötü bir durum geçmek, iyileşmek
-
[nsz]
Bulunduğu yerden aceleyle, gizlice veya dikkati çekmeden ayrılmak
- YUTULMAK
-
-
[nsz]
Yutma işi yapılmak
-
[nsz]
Yutma işi yapılmak