Başında y olan 4 harfli 44 kelime var. Y harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde y harfi olan kelimeler listesine ya da sonu y harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında y bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

YASA

  1. [isim] Olayların gidişinde olağan dışına yer vermeyen, değişmezlik ve mecburiyet gösteren kural
    • "Doğa yasaları."
  2. Devletin yasama organları tarafından konulan ve uyulması gereken kurallar bütünü, kanun
    • "Ceza yasası."
  3. Bilimde çok sayıda deney ve gözlemden sonra, aynı şartlarda aynı sonuçları verdiği kesin olarak belirlenen durum
    • "Yer çekimi yasası. Mendel yasaları."
  4. Toplumsal hayat içinde kendiliğinden oluşan ve uyulması toplum içinde yaşamanın bir mecburiyeti olan alışkıların bütünü
    • "Ahlak yasası."
  5. Düşüncenin mantıksal bir değeri olması için uyulması şart olan temel
    • "Düşünme yasaları."

YIVA
...
YÜCE

  1. [sıfat] Yüksek, büyük, ulu, ulvi
    • "Yüce duygular, derin düşünceler ona göre değildir." (Suat Taşer)

YURT

  1. [isim] Bir halkın üzerinde yaşadığı, kültürünü oluşturduğu toprak parçası, vatan
    • "Türk yurduna Türkiye denir."
  2. Memleket
    • "Gerideki yurdunu on beş günden fazla boş bırakmak istemez." (Falih Rıfkı Atay)
  3. Bakıma ve barınmaya muhtaç bir grup insanın oturduğu, yetiştirildiği veya bakıldığı kurum
    • "Güçsüzler yurdu."
  4. Göçebe Türklerin oturduğu çadır
  5. Öğrencilerin kaldığı, barındığı yer
  6. Diyar
    • "Bu köy pehlivanlar yurdudur."
  7. Bir şeyin ilk veya çok yetiştirildiği yer, vatan
  8. Yörüklerin yazın veya kışın oturdukları yer
  9. Sahip olunan arazi, emlak

YUVA

  1. [isim] Kuşların ve başka hayvanların barınmak, yumurtlamak, kuluçkaya yatmak, yavrularını büyütmek veya yavrulamak için türlü şeylerden yaptıkları ve türlü biçimlerde hazırladıkları barınak
    • "O zamanlar ... mezarlıkların serviliklerine gizlenen eski bülbül yuvaları meşhurdu." (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "Gerçi birçok flörtleri olmuş ama karar verip de içlerinden biriyle yuva kurmak cesaretini gösterememişti." (Haldun Taner)
    • "Hiç canını sıkma dedi, ben şimdi onun yuvasını yaparım!" (Orhan Kemal)
  2. Genellikle ailenin oturduğu ev
    • "İnsanın kendi yuvasından daha sıcak ... ve samimi; hiçbir yer olmazdı." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Hâlbuki genç bir kızla yuva yapmak, ölünceye kadar bahtiyar yaşamak için..." (Ömer Seyfettin)
  3. İki buçukla dört yaş arası çocukların bakıldığı, okul öncesi eğitim kurumu
  4. Kimsesizlere veya yoksullara yardım etmek ve onları barındırmak amacıyla açılan yer
  5. Bir şeyin içinde yerleşmiş olduğu veya yerleştirildiği oyuk
    • "Diş yuvası. Kilit yuvası."
  6. Bazı kötü nitelikli kimselerin çok bulunduğu, toplandığı yer
    • "Hırsız yuvası."
  7. Bir şeyin öğretildiği yer
    • "İrfan yuvası."
  8. Bir şeyin çok bulunduğu yer
    • "Bu oda böcek yuvası."

YETİ

  1. [isim] İnsanda bulunan, bir şey yapabilme yeteneği, meleke
    • "Aklımız fikrimiz hep insanda, yetilerimizi var gücümüzle çoğaltıp onun rahatlığına çalışıyoruz." (Azra Erhat)
  2. Bellek, usa vurma, algılama veya imgeleme gibi insanın doğuştan gelen zihin güçlerinden herhangi biri, meleke

YAĞI

  1. [isim] Düşman, hasım

YIKI

  1. [isim] Harabe
    • "Hazine boş, millet yoksul, ülke bir yıkılar yığını idi." (Falih Rıfkı Atay)

YAVE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Saçma, saçma sapan söz
    • "Sonra da oturur, talihsizlik yaveleri ile hikâyeci numaralarına başvururum." (Haldun Taner)

YARA

  1. [isim] Keskin bir şeyle veya bir vuruşla vücutta oluşan derin kesik
    • "Mendilimi bir çatkı şekline sokarak başıma, yaramın üzerine sardım." (Refik Halit Karay)
    • "Beyzade sağ salim kurtulacak ama İbiş ağır bir yara alacaktı." (Tarık Buğra)
  2. Bir şeyin iç veya dış yüzünde herhangi bir etki ile oluşan ve tehlikeli olabilen oyuk, gedik, yarık
    • "Geminin omurgasındaki yara."
    • "Bizde de bir aklıevvel çıksa şu son durumda yaraya şifa verecek neler söylerdi?" (Haldun Taner)
  3. Dert, üzüntü, acı
    • "Bu yarayı deşmeyin."

YAFA

  1. [isim] Kalın kabuklu, çekirdekli bir tür portakal

YAKA

  1. [isim] Giysilerin boyna gelen, boynu çeviren bölümü
    • "Paltosunun yakasını kaldırıp tenha caddeyi tutturdu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Sonra eşyaya bir zarar gelecek olursa Gülsüm'ün yakasına yapışıyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Bereket versin hekimler sıkı bastılar, yengem de yakana çöktü de seni biraz hizaya getirdiler." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Kendimi unutturup kaybettirmeye çalıştığım burada da Başkan, yakamı bırakmadı." (Reşat Nuri Güntekin)
  2. Giysilerin boyna gelen bölümüne eklenen ve türlü biçimlerde olan parçası
  3. Kıyı, kenar, taraf
    • "Sokağın karşı yakasına geçtiler." (Memduh Şevket Esendal)
  4. Eğik yerey
  5. Yapıların saçaklarında, suyun içeriye sızmasını önlemek için kiremidin altıyla oluk arasına konulan metal levha
  6. Semt
    • "Hele bir işimizi bitirip karşı yakaya geçelim de onu sonra düşünürüz." (Aka Gündüz)
  7. Sahil
  8. Yelkenlerin kenar ve köşeleri

YELE

  1. [isim] At, aslan vb. hayvanların ensesinde veya boynunda bulunan uzun kıllar
    • "O aslan yelesine benzer saçlar şimdi süt beyaz olmuş." (Haldun Taner)
  2. Balıklarda sırt yüzgeci

YUNA

  1. [isim] Belleme (II)

YALI

Kelime Kökeni : Rumca

  1. [isim] Sahil
  2. Su kıyısında yapılmış büyük, görkemli ev
    • "Babamın küçük yalısını eşyasıyla satın alan ... bir Meşrutiyet devri mebusunu ziyaret ettiğim zaman ... yüreğim burkulmuştu." (Refik Halit Karay)

YARI

  1. [sıfat] Bir bütünü oluşturan iki eşit parçadan her biri, nısıf
  2. Bir şeyin yarısı kadar olan, yarım olan
    • "Yarı yolu aldık. Yarı mesafede."
  3. [isim] Futbolda 45 dakikalık her iki devreden biri
    • "Birinci yarıda dört gol attık."
  4. [zarf] Gereğinden az, tam olmayarak
    • "Arkasından yarı şaka, yarı sitem ilave ediyor." (Atilla İlhan)

YOGİ

  1. [isim] Yoga felsefesini uygulayan kimse

YABA

  1. [isim] Harman savurmakta kullanılan, çatal biçiminde, tahtadan tarım aracı

YAZI

  1. [isim] Düşüncenin belli işaretlerle tespit edilmesi, yazma işi
    • "Türklerde yazının kullanılması eskidir."
    • "Bir yazarı ve yapıtını alımlamak, alımladıklarımızı da yazıya geçirerek başkalarına açıklamak..." (Selim İleri)
    • "Benim yerinden dahi kımıldatmaya gücümün yetmediği Afrika seyahatnamesini yere indirtir, kendim de yere uzanır, gözlerim ağrıyıncaya kadar yazıları sökmeye çalışırdım." (Haldun Taner)
  2. Alfabe
    • "Türk yazısı. Arap yazısı. Nota yazısı"
  3. Harfleri yazma biçimi
    • "İnci gibi bir yazı. Okunaklı yazı."
  4. Herhangi bir konuda yazılmış bilim, düşünce ve sanat ürünü
    • "İstiklal Harbi'nde millî duyguları aksettiren ümit ile dolu yazılarını hâlâ unutmadık." (Orhan Seyfi Orhon)
  5. Anlam, sanat veya biçim bakımından yazılan şey, makale
    • "İlk yazı denemelerim için gazete bulmaya çalışıyorum." (Falih Rıfkı Atay)
  6. Metal paraların üzerinde değeri yazılan yüzü
  7. Yazgı

YOGA

  1. [isim] Ruhsal yaşama ve bedene egemen olmayı amaçlayan Hint felsefe sistemi

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü