Başında v olan 6 harfli 83 kelime var. V harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde v harfi olan kelimeler listesine ya da sonu v harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında v bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- VARYOS
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Balyoz
-
[isim]
Balyoz
- VİDALI
-
-
[sıfat]
Vidası olan
-
Vida ile tutturulmuş
-
[sıfat]
Vidası olan
- VİZİTE
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Hekimin hastanedeki hastaları dolaşıp yoklaması
-
Muayene için hekime ödenen ücret
- "İlk cömert müşterinin vereceği vizitemle ödeyeceğim, tasa çekme!" (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Hekimin hastanedeki hastaları dolaşıp yoklaması
- VASITA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Araç
- "Millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek geliştirmek millî ülkümüzdür." (Atatürk)
-
Aracı
- "Geçim bakımından da aynı yolu tutanlar vardır; memur kayırmak, mümkünse vasıta olmak suretiyle!" (Refik Halit Karay)
-
Aracılık
-
Taşıt
-
[isim]
Araç
- VAJİNA
-
Kelime Kökeni : Latince
-
[isim]
Döl yolu
-
[isim]
Döl yolu
- VEFALI
-
-
[sıfat]
Vefakâr
- "Hatırda kalan şey değişmez zamanla / Ne vefalı komşumuzdun sen Fahriye abla." (Ahmet Muhip Dranas)
-
[sıfat]
Vefakâr
- VİKONT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Batı ülkelerinde baron ile kont arasında bir soyluluk unvanı
-
[isim]
Batı ülkelerinde baron ile kont arasında bir soyluluk unvanı
- VAHDET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir olma, tek olma, birlik, teklik
-
[isim]
Bir olma, tek olma, birlik, teklik
- VURUCU
-
-
[sıfat]
Vuran, silah attığında hedefini vuran
-
[sıfat]
Vuran, silah attığında hedefini vuran
- VİYANA
- ...
- VİRANE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Yıkılmış veya çok harap olmuş yapı
- "Viranede oynayan çocukların sesleri gittikçe azalıyor." (Peyami Safa)
-
Yıkılmış veya yanmış olan yapılardan geriye kalan, yıkıntı, ören
- "Kim bilir hangi viranelerden, tarlalardan, bahçelerden ... kucak kucak odun, çalı çırpı toplayıp getiriyor." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Yıkılmış veya çok harap olmuş yapı
- VUKUAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Polisi ilgilendiren olay veya olaylar
- "Vukuat aramaya giden, hadise çıkmıyor diye üzülen ... bir adamım." (Refik Halit Karay)
-
Olanlar, olan bitenler
-
[isim]
Polisi ilgilendiren olay veya olaylar
- VERESE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Mirasçılar
-
[isim]
Mirasçılar
- VURGUN
-
-
[isim]
Kolayca ve haksız ele geçen kazanç
- "İkinci Dünya Savaşı yıllarında Harun'un paralarını kullanarak vurduğu vurgunlarla bugünkü mertebesine ulaşmıştır belki." (Atilla İlhan)
-
Sıcak, soğuk, dolu vb. etkilerle ürünlerde görülen zarar
- "Dolu vurgunu elma."
-
Çok derinlerdeki suyun basıncı dolayısıyla iki akıntı arasında sıkışıp kalma, düzenli hava alıp verememe, birden su yüzüne çıkma vb. durumlarda dalgıcın uğradığı inme veya ölüm
-
[sıfat]
Silahla yaralanmış olan
-
[sıfat]
Birine veya bir şeye vurulmuş, bağlanmış, sevmiş olan, sevdalı, âşık
- "Onun da kendisine vurgun olduğuna gönülden inanmaktadır." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Kolayca ve haksız ele geçen kazanç
- VESAİK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Belgeler, vesikalar
-
[isim]
Belgeler, vesikalar
- VANDÖZ
- ...
- VUSLAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sevgiliye kavuşma
- "Civanlığında senin de başından geçmiştir anacığım; aşkın ilacı vuslattır, anacığım." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[isim]
Sevgiliye kavuşma
- VASATİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Ortalama
- "Tıp kongresi, yaşlılık ve vasati insan ömrü üzerine eğilmiş." (Burhan Felek)
-
[sıfat]
Ortalama
- VARMAK
-
-
[-e]
Erişilmek istenen yere ayak basmak, ulaşmak, vasıl olmak
- "Köye akşama doğru ancak varabildim." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Var, bildiğini yap. Varsın gelmesin."
- "Renkli televizyona varıncaya kadar ne varsa aldı."
-
Belli bir duruma veya düzeye gelmek
- "Yaşı elliye vardı. O şimdi yolun yarısına varmıştı."
-
Hoş olmayan bir sona ermek
- "Beni tahkir etmeye kadar varıyorsun." (Peyami Safa)
-
Bir şeyi iyice anlamak veya duymak
- "Tadına varmak. Sırrına varmak."
- "Varın söylen İrfani'ye yarım ölmesin." (İrfanî)
-
[-i]
Acımadan, çekinmeden yapmak
- "Eli varmak. Dili varmak."
-
Kadın, evlenmek
- "Gönül verdin derlerdi o delikanlıya / En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya." (Ahmet Muhip Dranas)
-
Bir durumdan başka duruma geçmek
- "Secdeye varmak. Uykuya varmak."
-
[-e]
Erişilmek istenen yere ayak basmak, ulaşmak, vasıl olmak
- VESAİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Diğer
- "Banyo, tuvalet, vesair kısımlar, o ne temizlik, o ne genişlik, insanın yüzüne gülen o ne ferahlıktı." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[sıfat]
Diğer