Başında t olan 3 harfli 58 kelime var. T harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde t harfi olan kelimeler listesine ya da sonu t harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında t bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- TEZ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Çabuk olan, süratli
- "Bugünden tezi yok, şimdi buradan çıkıp oraya gidiyorum." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[zarf]
Süratli bir biçimde
-
[sıfat]
Çabuk olan, süratli
- TAK
-
-
[isim]
Tahta vb. bir şeye vurulduğunda veya silah patlayınca çıkan tok ve sert ses
-
[isim]
Tahta vb. bir şeye vurulduğunda veya silah patlayınca çıkan tok ve sert ses
- TİN
-
-
[isim]
Ruh
-
Birtakım fizik ötesi kurucularının, gerçeği ve evreni açıklamak için her şeyin özü, temeli veya yapıcısı olarak benimsedikleri madde dışı varlık
-
[isim]
Ruh
- TEÇ
- ...
- TUZ
-
-
[isim]
Kokusuz, suda eriyen, yiyecekleri korumada ve tatlandırmada kullanılan billursu madde
- "Kaldırdığı gibi pekmez çömleğini vurmuş yere, tuz buz etmiş." (Rıfat Ilgaz)
- "Küçük votka kadehleri, mermi ıslıklarıyla aynalara çarpıp tuzla buz oluyorlar." (Atilla İlhan)
-
Bir asitteki hidrojenin yerini bir bazın almasıyla oluşan birleşim, sodyum klorür (NaCl)
-
[isim]
Kokusuz, suda eriyen, yiyecekleri korumada ve tatlandırmada kullanılan billursu madde
- TÜL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Çok ince gözenekli pamuk, ipek veya sentetik dokuma
-
[sıfat]
Bu dokumadan yapılmış
- "Bütün pencereler eskisi gibi çiçekli ve tül perdeliydi." (Ahmet Haşim)
-
[isim]
Çok ince gözenekli pamuk, ipek veya sentetik dokuma
- TAT
-
-
[isim]
Bazı cisimlerin tat alma organı üstünde bıraktığı duyum
- "Nem elbisenize işlemiştir, yaşlığında deniz suyunun tuzlu tadı ve yapışkanlığı duyuluyor." (Refik Halit Karay)
- "Kelimenin de tadını alır, kafiyenin de." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Buradan itibaren anladım ki memleketin hiç tadı tuzu kalmamış." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Ana çorbaya tuz atıyor, baba mancanın tadına bakıyor." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Tatlılık
- "Eski seyahat hürriyeti, yine tadı damağımızda kalan tatlı bir hatıra olmuş." (Refik Halit Karay)
- "Bir orman, tadına doyum olmayan bükülüşlerle denize kadar iniyordu." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Hoşa giden durum, lezzet, zevk
- "Öğle yemeğinden sonra gelen rehavetin tadı, hiçbir gece uykusunda bulunmaz." (Şevket Rado)
-
[isim]
Bazı cisimlerin tat alma organı üstünde bıraktığı duyum
- TÜF
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yanardağların püskürttüğü kül, kum ve lav parçacıklarından oluşan, çoğunlukla açık renkli, hafif gözenekli bir tür çökelti taşı
-
[isim]
Yanardağların püskürttüğü kül, kum ve lav parçacıklarından oluşan, çoğunlukla açık renkli, hafif gözenekli bir tür çökelti taşı
- TAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Genellikle içine sulu şeyler konulan metal vb.nden yapılmış kap
- "Tası tarağı toplayıp ortalıktan usul usul tüyüyorsunuz." (Tomris Uyar)
-
[sıfat]
Bu kabın alacağı miktarda olan
- "İki tas pirinç."
-
Başa giyilen metal koruyucu
- "Tulumbacılar yangınlarda başlarına kalaylı taslar giyerler." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Genellikle içine sulu şeyler konulan metal vb.nden yapılmış kap
- TUR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Dolaşma
- "Yemekten sonra araba ile tura çıktık." (Yahya Kemal Beyatlı)
- "Bir kaşıkçı kuşu çok yükseklerde tur atıyor." (Haldun Taner)
- "Her ay, mehtapta bir iki kere merkeplerle tura çıkardık." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Bir sonuca ulaşıncaya kadar yapılan iş
-
Başladığı noktada biten, bir veya daha fazla yere önceden belirlenmiş bir programa göre yapılan seyahat
-
[isim]
Dolaşma
- TİP
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Aynı cinsten bütün varlıkların veya nesnelerin temel özelliklerini büyük ölçüde kendinde toplayan örnek
- "Aynı yaşta, aynı tipte, aynı kuvvette iki güreşçi." (Burhan Felek)
-
Tür, çeşit
-
İlgi çekici, değişik (kimse)
- "Ne tip adam."
-
Hikâye, roman, tiyatro gibi uzun anlatıma dayalı edebî eserlerde kişi kadrosu içinde yer alan ve belli bir düşüncenin, topluluğun zihniyetini ve ideolojinin temsilciliğini yüklenen kişi
- "Batılılaşmanın yanlış anlaşılmasını sergileyen tip: Bihruz Bey."
-
Kendine özgü kişiliği olmayan, genellikle bilinen kalıplardaki insanları gösteren oyun kişisi
-
[isim]
Aynı cinsten bütün varlıkların veya nesnelerin temel özelliklerini büyük ölçüde kendinde toplayan örnek
- TAÇ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Soyluluk, iktidar, güç veya hükümdarlık sembolü olarak başa giyilen, değerli taşlarla süslü başlık
- "Tahtlar, taçlar artık tarihe karıştı."
-
Gelinlerin başlarına takılan süs
- "Güzellik kraliçesi taç giydi."
-
Genellikle göz düzeyinden yüksek mobilyaların üstlerindeki kabartmalı, oymalı, süslü bölüm
-
Çiçeğin dıştan ikinci halkasında bulunan yaprakların hepsi
-
Bazı tarikatlarda şeyhlerin giydikleri başlık
-
[isim]
Soyluluk, iktidar, güç veya hükümdarlık sembolü olarak başa giyilen, değerli taşlarla süslü başlık
- TUN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Gizli yer, köşe bucak
-
[isim]
Gizli yer, köşe bucak
- TUL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Boylam
-
Uzunluk
-
[isim]
Boylam
- TUĞ
-
-
[isim]
Bazı kuşların tepelerinde bulunan uzunca tüy, sorguç
-
Padişahların ve vezirlerin başlarına taktıkları başlıkların ön tarafında bulunan tüy veya püskül biçimindeki süs
-
[isim]
Bazı kuşların tepelerinde bulunan uzunca tüy, sorguç
- TER
-
-
[isim]
Derinin gözeneklerinden sızan, kendine özgü bir kokusu olan, yapışkan, renksiz, tuzlu sıvı
- "O kadar sırsıklam ter içinde idi ki cesaret edemedi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "... göbek taşında ter atarken bunaldı."
- "Elleri ayakları buz kesildi, soğuk bir ter boşandı bütün vücudundan." (Çetin Altan)
-
[isim]
Derinin gözeneklerinden sızan, kendine özgü bir kokusu olan, yapışkan, renksiz, tuzlu sıvı
- TOK
-
-
[sıfat]
Açlığını gidermiş, doymuş, aç karşıtı
-
Sık ve kalın dokunmuş (kumaş)
-
Kalın ve gür (ses)
- "Biraz tok, biraz derinden gelen bir sesle..." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Sevgi, sevecenlik, başarı, para, mal vb. şeyleri elde etmiş ve bunlara kavuşmuş olan
-
[sıfat]
Açlığını gidermiş, doymuş, aç karşıtı
- TOR
-
-
[isim]
Sık gözlü ağ
-
[isim]
Sık gözlü ağ
- TOS
-
-
[isim]
Alın veya boynuzla vuruş
- "Bir tos vurduğu gibi kapıyı darmadağın ederek fırlıyor."
-
[isim]
Alın veya boynuzla vuruş
- TÜH
-
-
[ünlem]
"Vah vah" anlamında pişmanlık bildiren bir seslenme sözü, tü
-
"Yazıklar olsun" anlamında bir seslenme sözü
-
[ünlem]
"Vah vah" anlamında pişmanlık bildiren bir seslenme sözü, tü