Sonunda h olan 5 harfli 60 kelime var. H harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde h harfi olan kelimeler listesine ya da başında h harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

REFAH

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bolluk, varlık ve rahatlık içinde yaşama, gönenç
    • "Sağlığında borç içinde olmakla beraber müthiş bir refah havası içinde yüzen aile beş parasız kalıyor." (Sait Faik Abasıyanık)

SARİH

Kelime Kökeni : Arapça

  1. Açık, kolay anlaşılır, belli belirgin, belgin
    • "O zaman Müfit'i sarih bir şüphe yakaladı." (Peyami Safa)

SALAH

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Düzelme, iyileşme, iyilik

SEGAH
...
SABAH

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Sabahleyin
    • "Havanın üşütecek kadar serinlemiş olmasına göre sabah yakın." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Bu koskoca şehirde açlıktan ölecek değilim ya? Sabah ola hayrola. Bir çaresini bulurum elbet." (Orhan Hançerlioğlu)
    • "Akşama doğru birdenbire ağırlaştı. Altı saatten beri kendini bilmiyor. Sabaha çıkmayacak." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Hiç uyuyamadım. Her dakika gelip kaldıracaklar sanıyorum. Ama işte sabahı ettik." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Sabah ezanı
  3. Sabah namazı
    • "Sabahı kıldım."
  4. [zarf] Güneşin doğduğu andan öğleye kadar geçen zaman
    • "Bütün ev işlerini sabah bitirdim."

KERİH

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Tiksindirici, iğrenç

VECİH

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Yüz, çehre
  2. Yol, tarz
    • "Saçlarını âdeti veçhile parmaklarıyla taradı." (Sait Faik Abasıyanık)

DÜGAH
...
TALİH

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Şans
    • "Bir talih eseri olarak ondan gelen cevap benim kendi bulduklarımı tuttu." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Her devirde talihi yaver gitmiş birisiydi." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Bir gelinden ziyade, zalim bir nezri yerine getirmek için talihin kucağına atılmış bir kurbana benziyordu." (Ahmet Hamdi Tanpınar)
    • "Talihimize küseriz ama millî menfaat prensiplerinin bizim yüzümüzden kötülenmesini istemeyiz." (Falih Rıfkı Atay)

KÜLAH

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] İçine bazı şeyler koymak için huni biçiminde bükülmüş kâğıt kap
    • "Hatta bunlar arasında öyleleri vardır ki zamana ayak uydurmak, göze girmek ve külah kapmak için gâvur mukallitliğinde birbiriyle âdeta yarışa girişmişlerdir." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Önüme gelene külah takacaktım. Külah takacağım kimseler de mutlaka benim gibi olanlardı." (Halikarnas Balıkçısı)
    • "Anlat sen benim külahıma! Ah, ben hükûmette olsam size gık dedirtmem!" (Ömer Seyfettin)
  2. [sıfat] Bu kabın alabileceği miktarda olan
    • "Meydanda bekleyen mektep çocuklarına birer külah şeker dağıtıldı." (Yahya Kemal Beyatlı)
  3. Oyun, hile
  4. esk. Erkeklerin giydiği genellikle keçeden, ucu sivri veya yüksek başlık
    • "Bunun sırtında öbürleri gibi bir uzun cübbe, başında bir uzun külah vardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

İKRAH

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Tiksinme, iğrenme

GÜRUH

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Değersiz, aşağı görülen, küçümsenen topluluk, derinti, sürü
    • "Bu artist güruhu balolardan hoşlanmazlar." (Peyami Safa)

ERVAH

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Ruhlar
    • "Tozlar altında kalan divanı / Artık ervah okuyup ezberler." (Arif Nihat Asya)

VAZIH

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Açık, aydın, belli
    • "Bir sözü ve bir fikri sevmeniz için onun mutlaka vazıh olması lazım gelmez." (Abdülhak Şinasi Hisar)

EBLEH

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Akılsız, budala, alık

FATİH

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Zafer kazanan, fetheden (kimse)
    • "Milletler tarihte fatihlerden fazla adillere bağlıdırlar." (Falih Rıfkı Atay)
  2. Büyük ve önemli bir iş bitiren (kimse)
    • "Gazinoya bir fatih olarak giriyorum." (Refik Halit Karay)
  3. [isim] İslam devletlerinde bir ülkeyi veya bir şehri savaşarak alan hükümdar ve komutanlara verilen unvan
    • "Bizans fatihi kartal burunlu II. Mehmet ve Mısır fatihi yıldırım bakışlı Selim, birer dar çukura nasıl sığdılar?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

YEGAH
...
TAMAH

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Açgözlülük
    • "Kalpler soğuk; gözler, tamah ve ihtiras ile yanıyor." (Memduh Şevket Esendal)

VUZUH

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Açık olma durumu, açıklık, aydınlık
    • "Bu akşam bilhassa, Şevki'nin fikrindeki vuzuh onu düşündürdü." (Halide Edip Adıvar)
  2. Açıklık

SİYAH

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Kara (II), beyaz karşıtı
    • "İri siyah gözlerini kalın kaşlarıyla beraber kaldırdı." (Ömer Seyfettin)
  2. [sıfat] Bu renkte olan
    • "Siyah ekmek."
  3. Baskıda başka harflerden daha kalın görünen harf türü

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü